21 Nisan 2013 Pazar

Müslüman Kardeşler Rüyamızı Asla Yok Edemezler



1949 Kahire doğumlu Salwa Bakr, ülkesinin en tanınan yazarlarından birisi. Amnesty International’ın Almanya’da yayınlanan dergisi Amnesty Journal için Claudia Mende’nin sorularını yanıtlayan Bakr, 2011 yılındaki devrimin ardından oluşan tabloyu ve kadın hakları için verilen mücadeleyi anlatıyor.

Mübarek’in 2011 yılı başında devrilmesi pek çok sanatçıda bir yaratıcılık patlaması ortaya çıkardı. Bunu açıklayabilir misiniz?

Arap dünyasında kadınlara toplum tarafından biçilen roller ile kadınların gerçek kabiliyetleri arasında korkunç bir çelişki var. Bu tehlikeli bir zıtlık; çünkü bizim kültürümüzde derin bir kadın düşmanlığı var. Pek çok kadın özellikle bugün bu zıtlığı tema haline getirmek istiyor. Pek çok edebi eser, bu çelişkinin hangi sonuçlara yol açtığıyla ve neden hala mevcut kaldığıyla ilgileniyor.

Bununla neyi kastediyorsunuz?

İyi eğitim almış, hatta seçkin kadınlar dahi kamusal alanda vatandaş değil de obje olarak görülüyorlar. Bir kadın doktor veya avukat dahi sokakta yalnız başına dolaşıyorsa bir erkek tarafından tacize uğrayabiliyor. Bilim insanı veya sanatçı olsun fark etmez, tanınmış kadınlarla yapılan bütün röportajlarda son olarak eşleri için yemek yapıp yapmadıkları soruluyor. Bu mantığa göre eğer bir kadın yemek yapamıyorsa bir değeri yoktur. Biz hep eşi veya ailesi için var olması gereken objeler olarak görülmekteyiz. Bu da tabii ki bir çelişki yaratıyor; çünkü kadınlar bundan çok daha fazlası, ama toplum bunu kabullenemiyor.

Bu basmakalıp yargılar Mısır’da toplumun bütün katmanlarına yayılmış durumda mı?

Evet. Bugün herkes Mısırlı kadınların sorunlarından Müslüman Kardeşler’in veya köktendincilerin sorumlu olduğunu söylüyor; ama ben bunu böyle görmüyorum. Bence entelektüeller de aynı derecede sorumlu; çünkü toplumun elitleri olmalarına karşın kadınlar konusunda aynı Müslüman Kardeşler gibi düşünüyorlar. Mısırlı entelektüeller siyaset ve kültür hakkında tartışırlarken, kadın hakları bu tartışmalarda yer almıyor.

Ancak Mısırlı feministler de kadınların taleplerine ulaştırmakta oldukça zorlanıyorlar. Bunun nedeni nedir?

Feministler Mısırlı kadınların çoğunluğunu temsil etmiyorlar; çünkü esas olarak toplumun üst sınıflarında yer alıyorlar. Peki, Mısırlı kadınların acil sorunları nelerdir? Kadınların büyük kesimi için meslek eğitimi be sağlık öncelikli. Onlar para kazanmak ve iyi yaşamak istiyorlar, ilk sırada cinsel sorunlar yok.  Tabii ki cinsel tacizle ilgili sorunlar da var, ama kadınların büyük çoğunluğu için ekonomik olarak ayakta kalmak her şeyden önce geliyor. Ekonomik anlamda çok daha ciddi bir ayrımcılık var. Ben dahi bir yazar olarak erkek meslektaşlarıma göre çok daha az kazanıyorum.

Eserlerinizde toplumun kıyılarında yaşayan Mısırlı kadınların kaderlerine yer verdiniz. Romanlarınızda geçmiş tecrübelerinize mi dayanıyorsunuz?

Benim kökenim de şehrin fakir ailelerinden birine dayanıyor; ama daha çok karakterlerimi konuşturmayı seviyorum. Ticaret Bakanlığı’ndaki görevim sırasında şehrin fakir bölgelerindeki kadınlarla temasım oldu. Bu sayede, örneğin 1977 yılındaki “ekmek ayaklanması” hakkında bir öykü yazabildim. Bizim açlık ayaklanması olarak adlandırdığımız bu devrim fakir kadınlar tarafından başlatıldı, erkekler tarafından değil. Bakanlıkta bana geldiler ve ekmek ile pirinç talep ettiler. Çok öfkeliydiler ve hiçbir şeyleri olmadığı için protestoya başladılar. Hiçbir erkek bundan bahsetmedi. Bu ayaklanma hakkındaki haberlerde hep erkeklerin görüntüleri yayınlandı, hâlbuki gösterilerin hayat bulmasını sağlayan kadınlardı.

Mısırlı kadınlar için bugün öncelikli olan nedir?

Ocak 2011’deki devrime toplumun bütün katmanlarından kadınlar katıldı. Benim için, kadınların toplumsal normlar ve yetenekleri arasındaki çelişkinin aşılmasını istemeleri hayret vericiydi. Tabandan kadınlar, genciyle yaşlısıyla bu protestolara katıldılar. Bu benim için kesinlikle devrimin en önemli noktasıydı. Bir kere olsun kadınlar yetenekleriyle önem kazandılar. Kendilerini değiştirmeye ve kendilerini yeni bir bakışla değerlendirmeye başladılar. İlk defa hem kendileri hem de bütün toplum için önemli bir şeye katkıda bulundular. Bu benim için devrimin en önemli mesajıydı.

Kadınların durumu Mübarek’in devrilmesinden bu yana daha mı kötüleşti?

İlk olarak öyle göründü; ama bu doğru değil. Bugün kadınlar hakları için daha fazla mücadele ediyorlar ve bu nedenle konumlarını iyileştirdiler. Devrimden önce kimse cinsel taciz veya kadına karşı şiddet üzerine konuşmuyordu; çünkü genç kadınlar korku ve utanç yüzünden sessizdiler. Ama bu durum değişti. Örneğin, askerler tarafından şiddet gören kadınlar, bu durumu mahkemeye taşıdılar. Bu daha önce olmamıştı. Kadınlar, suçluluk duygusunun ve utancın üstesinden gelmeyi başardılar ve öteki tarafı suçlamaya başladılar. Onlara şöyle seslendiler: Artık bizim gözümüzü korkutamazsınız; çünkü suçlu olan biz değiliz, sizsiniz. Bu muazzam bir değişim.

Kadın yazarların durumunda da iyileşme oldu mu?

Bizim eğitim sistemimizle ilgili büyük bir sorunumuz var. Mısırlıların büyük çoğunluğu hiç eğitim almamış durumda ve hiç kitap okumuyorlar. Buna rağmen Mısır’da da Arap dünyasında da iyi para kazanan yazarlar var; çünkü bunlar hükümetlere veya farklı güç odaklarına bağlı durumdalar. Pek çok farklı mecrada yöneticilerin fikirlerinin sözcülüğünü yapıyorlar. Benim 18 kitabım basıldı ve uluslararası bir üne sahibim. Eserlerim sayesinde uluslararası ödüller de kazandım; ama Mısır’da hiç ödül kazanmadım. Bu ödüller genellikle hükümetlerle iyi ilişkiler kuran erkek meslektaşlarıma veriliyor. Ben bunlara karşı bir kitap yayınladığımda, bununla daha az para kazanıyorum. Bana göre bu yaşananlar bir tür sanat yolsuzluğu.

İleride Müslüman Kardeşlerin yasaklamalar getirmelerinden korkuyor musunuz?

Müslüman Kardeşler ve Selefiler gibi siyasal İslam hareketleri, bizim geniş kapsamlı bir sivil toplum hayalimize bir tehdit oluşturuyorlar. Biz din ve devlet işlerinin birbirinden ayrıldığı bir sivil toplum istiyoruz. İktidardaki Müslüman Kardeşler bizim hayallerimizin pek çoğunun gerçekleşmesini geciktiriyorlar. Onların projesi Mısır için çok büyük bir sorun haline gelebilir. 2011 yılındaki devrim sonrasında daha adil ve erkek veya kadın, Hristiyan veya Müslüman fark etmeksizin bütün Mısırlıların haklarından yararlandığı bir toplum oluşturmak istedik. Bugün Müslüman Kardeşler kendi muhafazakar amaçlarının peşindeler ve asker ile olan çatışmaları da kimin Mısır’da söz sahibi olduğunu belirlemeye yönelik.

Geleceği nasıl görüyorsunuz?

2011 yılında ortaya çıkan geniş çaplı gösterilerin esas nedenleri yoksulluk, yolsuzluk ve Mısır’daki pek çok gencin bir gelecek perspektifinden yoksun bırakılmış olmalarıydı. Müslüman Kardeşler’in iktidarında bu sorunlar daha da ciddileşti. Bu Mısırlıları daha da yoğun protestolara yöneltecektir. Adil bir toplum oluşturma rüyamızı Müslüman Kardeşler asla yok edemezler.

Kaynak:

“Unseren Traum können die Muslimbruder niemals zerstören” - Amnesty Journal, Nisan/Mayıs 2013 sayısı, sayfa 66-67

Fotoğraf:

Salwa Bakr - en.qantara.de

Hiç yorum yok: