1949 Kahire
doğumlu Salwa Bakr, ülkesinin en tanınan yazarlarından birisi. Amnesty
International’ın Almanya’da yayınlanan dergisi Amnesty Journal için Claudia
Mende’nin sorularını yanıtlayan Bakr, 2011 yılındaki devrimin ardından oluşan
tabloyu ve kadın hakları için verilen mücadeleyi anlatıyor.
Mübarek’in 2011 yılı başında devrilmesi pek çok
sanatçıda bir yaratıcılık patlaması ortaya çıkardı. Bunu açıklayabilir misiniz?
Arap dünyasında
kadınlara toplum tarafından biçilen roller ile kadınların gerçek kabiliyetleri
arasında korkunç bir çelişki var. Bu tehlikeli bir zıtlık; çünkü bizim
kültürümüzde derin bir kadın düşmanlığı var. Pek çok kadın özellikle bugün bu
zıtlığı tema haline getirmek istiyor. Pek çok edebi eser, bu çelişkinin hangi
sonuçlara yol açtığıyla ve neden hala mevcut kaldığıyla ilgileniyor.
Bununla neyi kastediyorsunuz?
İyi eğitim almış,
hatta seçkin kadınlar dahi kamusal alanda vatandaş değil de obje olarak görülüyorlar.
Bir kadın doktor veya avukat dahi sokakta yalnız başına dolaşıyorsa bir erkek
tarafından tacize uğrayabiliyor. Bilim insanı veya sanatçı olsun fark etmez, tanınmış
kadınlarla yapılan bütün röportajlarda son olarak eşleri için yemek yapıp
yapmadıkları soruluyor. Bu mantığa göre eğer bir kadın yemek yapamıyorsa bir
değeri yoktur. Biz hep eşi veya ailesi için var olması gereken objeler olarak
görülmekteyiz. Bu da tabii ki bir çelişki yaratıyor; çünkü kadınlar bundan çok
daha fazlası, ama toplum bunu kabullenemiyor.
Bu basmakalıp yargılar Mısır’da toplumun bütün
katmanlarına yayılmış durumda mı?
Evet. Bugün
herkes Mısırlı kadınların sorunlarından Müslüman Kardeşler’in veya
köktendincilerin sorumlu olduğunu söylüyor; ama ben bunu böyle görmüyorum.
Bence entelektüeller de aynı derecede sorumlu; çünkü toplumun elitleri
olmalarına karşın kadınlar konusunda aynı Müslüman Kardeşler gibi düşünüyorlar.
Mısırlı entelektüeller siyaset ve kültür hakkında tartışırlarken, kadın hakları
bu tartışmalarda yer almıyor.
Ancak Mısırlı feministler de kadınların
taleplerine ulaştırmakta oldukça zorlanıyorlar. Bunun nedeni nedir?
Feministler
Mısırlı kadınların çoğunluğunu temsil etmiyorlar; çünkü esas olarak toplumun
üst sınıflarında yer alıyorlar. Peki, Mısırlı kadınların acil sorunları
nelerdir? Kadınların büyük kesimi için meslek eğitimi be sağlık öncelikli. Onlar
para kazanmak ve iyi yaşamak istiyorlar, ilk sırada cinsel sorunlar yok. Tabii ki cinsel tacizle ilgili sorunlar da
var, ama kadınların büyük çoğunluğu için ekonomik olarak ayakta kalmak her
şeyden önce geliyor. Ekonomik anlamda çok daha ciddi bir ayrımcılık var. Ben
dahi bir yazar olarak erkek meslektaşlarıma göre çok daha az kazanıyorum.
Eserlerinizde toplumun kıyılarında yaşayan Mısırlı
kadınların kaderlerine yer verdiniz. Romanlarınızda geçmiş tecrübelerinize mi
dayanıyorsunuz?
Benim kökenim de
şehrin fakir ailelerinden birine dayanıyor; ama daha çok karakterlerimi
konuşturmayı seviyorum. Ticaret Bakanlığı’ndaki görevim sırasında şehrin fakir
bölgelerindeki kadınlarla temasım oldu. Bu sayede, örneğin 1977 yılındaki “ekmek
ayaklanması” hakkında bir öykü yazabildim. Bizim açlık ayaklanması olarak
adlandırdığımız bu devrim fakir kadınlar tarafından başlatıldı, erkekler
tarafından değil. Bakanlıkta bana geldiler ve ekmek ile pirinç talep ettiler.
Çok öfkeliydiler ve hiçbir şeyleri olmadığı için protestoya başladılar. Hiçbir
erkek bundan bahsetmedi. Bu ayaklanma hakkındaki haberlerde hep erkeklerin
görüntüleri yayınlandı, hâlbuki gösterilerin hayat bulmasını sağlayan
kadınlardı.
Mısırlı kadınlar için bugün öncelikli olan nedir?
Ocak 2011’deki
devrime toplumun bütün katmanlarından kadınlar katıldı. Benim için, kadınların
toplumsal normlar ve yetenekleri arasındaki çelişkinin aşılmasını istemeleri
hayret vericiydi. Tabandan kadınlar, genciyle yaşlısıyla bu protestolara
katıldılar. Bu benim için kesinlikle devrimin en önemli noktasıydı. Bir kere
olsun kadınlar yetenekleriyle önem kazandılar. Kendilerini değiştirmeye ve
kendilerini yeni bir bakışla değerlendirmeye başladılar. İlk defa hem kendileri
hem de bütün toplum için önemli bir şeye katkıda bulundular. Bu benim için
devrimin en önemli mesajıydı.
Kadınların durumu Mübarek’in devrilmesinden bu
yana daha mı kötüleşti?
İlk olarak öyle
göründü; ama bu doğru değil. Bugün kadınlar hakları için daha fazla mücadele
ediyorlar ve bu nedenle konumlarını iyileştirdiler. Devrimden önce kimse cinsel
taciz veya kadına karşı şiddet üzerine konuşmuyordu; çünkü genç kadınlar korku
ve utanç yüzünden sessizdiler. Ama bu durum değişti. Örneğin, askerler
tarafından şiddet gören kadınlar, bu durumu mahkemeye taşıdılar. Bu daha önce
olmamıştı. Kadınlar, suçluluk duygusunun ve utancın üstesinden gelmeyi
başardılar ve öteki tarafı suçlamaya başladılar. Onlara şöyle seslendiler:
Artık bizim gözümüzü korkutamazsınız; çünkü suçlu olan biz değiliz, sizsiniz.
Bu muazzam bir değişim.
Kadın yazarların durumunda da iyileşme oldu mu?
Bizim eğitim
sistemimizle ilgili büyük bir sorunumuz var. Mısırlıların büyük çoğunluğu hiç
eğitim almamış durumda ve hiç kitap okumuyorlar. Buna rağmen Mısır’da da Arap
dünyasında da iyi para kazanan yazarlar var; çünkü bunlar hükümetlere veya
farklı güç odaklarına bağlı durumdalar. Pek çok farklı mecrada yöneticilerin
fikirlerinin sözcülüğünü yapıyorlar. Benim 18 kitabım basıldı ve uluslararası
bir üne sahibim. Eserlerim sayesinde uluslararası ödüller de kazandım; ama
Mısır’da hiç ödül kazanmadım. Bu ödüller genellikle hükümetlerle iyi ilişkiler
kuran erkek meslektaşlarıma veriliyor. Ben bunlara karşı bir kitap
yayınladığımda, bununla daha az para kazanıyorum. Bana göre bu yaşananlar bir
tür sanat yolsuzluğu.
İleride Müslüman Kardeşlerin yasaklamalar
getirmelerinden korkuyor musunuz?
Müslüman
Kardeşler ve Selefiler gibi siyasal İslam hareketleri, bizim geniş kapsamlı bir
sivil toplum hayalimize bir tehdit oluşturuyorlar. Biz din ve devlet işlerinin
birbirinden ayrıldığı bir sivil toplum istiyoruz. İktidardaki Müslüman
Kardeşler bizim hayallerimizin pek çoğunun gerçekleşmesini geciktiriyorlar.
Onların projesi Mısır için çok büyük bir sorun haline gelebilir. 2011 yılındaki
devrim sonrasında daha adil ve erkek veya kadın, Hristiyan veya Müslüman fark
etmeksizin bütün Mısırlıların haklarından yararlandığı bir toplum oluşturmak
istedik. Bugün Müslüman Kardeşler kendi muhafazakar amaçlarının peşindeler ve
asker ile olan çatışmaları da kimin Mısır’da söz sahibi olduğunu belirlemeye
yönelik.
Geleceği nasıl görüyorsunuz?
2011 yılında
ortaya çıkan geniş çaplı gösterilerin esas nedenleri yoksulluk, yolsuzluk ve Mısır’daki
pek çok gencin bir gelecek perspektifinden yoksun bırakılmış olmalarıydı.
Müslüman Kardeşler’in iktidarında bu sorunlar daha da ciddileşti. Bu
Mısırlıları daha da yoğun protestolara yöneltecektir. Adil bir toplum oluşturma
rüyamızı Müslüman Kardeşler asla yok edemezler.
Kaynak:
“Unseren Traum können die Muslimbruder
niemals zerstören” - Amnesty Journal, Nisan/Mayıs 2013 sayısı, sayfa 66-67
Fotoğraf:
Salwa Bakr - en.qantara.de
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder