15 Eylül 2012 Cumartesi

Neden Blair'i Geri Çevirdim


Amerika Birleşik Devletleri ve Büyük Britanya’nın, Irak’ın kitle imha silahlarına sahip olduğunu yalanına dayanarak 2003 yılında Irak’ı işgal etmelerinin ahlaksızlığı dünyayı, tarihteki diğer tüm çatışmalardan daha fazla istikrarsızlaştırdı ve kutuplaştırdı.

Yaşadığımız dünyanın gittikçe çoğalan karmaşık iletişim, ulaşım ve silah sistemlerinin; küresel dünyayı bir araya getirecek bilge liderliği gerektirdiğinin farkına varmak yerine, o zamanki ABD ve Büyük Britanya liderleri oyun bahçesi kabadayıları gibi davranıp bizleri birbirimizden daha da uzaklaştırdılar. Bizleri şu anda bulunduğumuz, önümüzde İran ve Suriye’nin hayaletlerinin bulunduğu uçurumun kenarına sürüklediler.

Eğer liderler yalan söyleyebilirse, o zaman gerçeği kim söylemeli? George W Bush ve Tony Blair Irak’ın işgalini emretmen günler önce, Beyaz Saray’ı aradım ve o zaman ulusal güvenlik danışmanı olan Condoleezza Rice ile; Birleşmiş Milletler silah denetçilerine, Irak’ta kitle imha silahlarının varlığını doğrulamak veya yalanlamak için biraz daha fazla zaman verilmesini istemek için konuştum. Eğer böyle silahların varlığını doğrularlarsa, bu tehdidi ortadan kaldırmak için hemen hemen bütün dünyanın desteğini alacaklarını iddia ettim. Sayın Rice buna itiraz etti ve çok fazla risk olduğunu, bu nedenle başkanın kararı daha fazla erteleyemeyeceğini söyledi.

Hangi gerekçelerle Robert Mugabe’nin Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne gitmesi gerektiğine, Sayın Blair’in uluslararası konuşmacılar arasına katılmasına, Usame Bin Ladin’in öldürülmesine; ancak Irak’ın da kitle imha silahları barındırdığı için değil de Saddam’dan kurtulmak için işgal edilmesi gerektiğine karar veriyoruz?

Irak’ı, tartışmasız bir despot ve katil olan liderinden kurtarma kararının bedeli, başta Irak olmak üzere herkes için şok edici oldu. Iraq Body Count project’e (IBC) göre geçtiğimiz yıl, intihar saldırıları ve bomba yüklü araçlarla gün başına ortalama 6,5 insan yaşamını yitirdi. 2003’ten bu yana süren çatışmalar, 110.000’den fazla Iraklının ölümüne ve milyonlarca insanın yerlerinden edilmelerine neden oldu. Geçtiğimiz yılın sonuna kadar geçen sürede,  4.500’e yakın Amerikan askeri öldürülmüş ve 32.000’den fazlası da yaralanmıştı.   

Terörist saldırıların gerçekleşme potansiyeli azaldı mı? Sözü geçen Müslüman ve Yahudi-Hristiyan dünyalarını birbirlerine yaklaştırmakta, anlayış ve umudun tohumlarını ekmekte ne ölçüde başarılı olduk?

Liderlik ve ahlak birbirlerinden ayrılamazlar. İyi liderler ahlakın muhafızlarıdırlar. Soru Saddam Hüseyin’in iyi mi kötü mü olduğu veya kaç insanını katlettiği değildir. Sayın Bush ve Sayın Blair’in kendilerini onun (Saddam’ın) ahlaki seviyesine düşürmemeleri gerekirdi. Eğer liderlerin bir yalana dayanarak şiddetli eylemelere girişmeleri ve bu yalan ortaya çıktığında bir onaylama veya özür belirtmemeleri kabul edilebilirse, çocuklarımıza ne öğreteceğiz?

Benim Sayın Blair’den ricam, liderlik üzerine konuşmak yerine onu sergilemesidir. Bizim ailemizin, Tanrı’nın ailesinin bir üyesisiniz. İyilik, dürüstlük, ahlak ve sevgi için yaratıldınız. Aynı, Irak’taki, ABD’deki, Suriye’deki, İsrail ve İran’daki kardeşlerimiz gibi.

Geçtiğimiz hafta Johannesburg’da düzenlenen Discovery Invest Liderlik Zirvesi’nde bu tartışmayı yürütmeyi uygun bulmadım. Zirve tarihi yaklaştıkça, Sayın Blair ile “liderlik” üzerine bir zirveye katılmak konusunda derin bir rahatsızlık hissettim. Discovery’e, zirveyi düzenleyenlere, konuşmacılara ve delegelere, katılmama kararımın gecikmesi nedeniyle naçizane ve içten özürlerimi sunarım.

Desmond Tutu  (Nobel Barış ödülü sahibi eski Cape Town Başpsikoposu)

Not: Bu yazı, Guardian Weekly gazetesinin 07.09.2012 tarihli sayısından alınnmıştır. 

Hiç yorum yok: