12 Haziran 2012 Salı

A Milli Takım: Şimdiden Hazır



Hamburg’da Euro2012 için vitrinler formalardan çikolatalara kadar Almanların renkleriyle süslenmiş, arabalara bayraklar takılmışken, turnuvanın dışında kalmış olmak bana her zamankinden daha fazla acı veriyor.  Bu heyecanın dışında kalmış olmak üzücü; ancak bu turnuva öncesi milli takımımızın oynadığı maçlar, en azından geleceğe dair bir umut yarattı. Alınan başarılı sonuçlar kadar, takımın sorunlarını iyi analiz eden bir teknik direktörü başımızda görmek de umudu yaratan faktörlerden birisiydi. Rakiplerimizin bu maçları ne kadar ciddiye aldıkları tartışma konusu olsa da, hücumda çoğalabilen ve merkez forvetin yanına alternatif golcüler çıkaran takımımız, turnuvada izlediğimiz rakiplerimizin uzağında görünmedi.

Hal böyle olunca, havuz listelerini bir kez daha ertelemeyi ve Abdullah Avcı’nın farklı mevkilerdeki tercihlerini değerlendirmeyi tercih ettim. Böylelikle bu yazının önümüzdeki maçları değerlendirirken iyi bir referans işlevi görmesini amaçladım.

Kaleci

Dünya Kupası elemeleri öncesi hazırlık döneminde iki yeni kaleci ilk kez A milli takım forması giyme şansı buldular. 25 yaş altındaki iki kalecimizden Cenk Gönen, Beşiktaş’ın bir numaralı kalecisi olmayı başardığı takdirde Volkan sonrası dönemde kaleyi devralabilir. Mert Günok ise A2 milli takımında başarılı bir performans gösteren Ertuğrul Taşkıran ile birlikte Fenerbahçe’nin ikinci kaleci için vereceği kararı bekleyecek. Aslında Volkan’ın arkasında beklemek veya ilk 11’de başlamak için takım değiştirmek Mert Günok’un elinde; zira kendisi bu yaz kontratı biten isimlerden. Cenk ve Mert, Volkan’dan önce kendileriyle e aynı yaşlarda olan ve Liege’de düzenli oynama şansı bulan Sinan Bolat’ı geçmek zorunda olduklarının da farkına varmalılar. Volkan sonrası dönemin ilk 11 adaylarından Onur Kıvrak ise Trabzon ile olan sözleşmesini uzatarak öncelikle Tolga Zengin ile rekabete girmeye karar verdi. Volkan, Tolga ve Sinan gibi düzenli oynama şansı bulan 3 ismin yanına eklenen bu alternatifler eleme sürecinde kalede sorun yaşamayacağımızı gösteriyor. Yeni A milli olan yeni isimlerin düzenli forma giymeleri de alternatiflerin üzerindeki tereddütleri ortadan kaldıracaktır.

Sol Bek


Bu bölgenin birinci alternatifi olan Hakan Balta’nın kadroda olmadığı dönemde İsmail Köybaşı ve Hasan Ali Kaldırım formayı paylaşan isimler oldular. İsmail ilk maçtaki oyunuyla birinci alternatif olma şansı olduğunu da gösteriyordu ki, çok talihsiz bir sakatlık yüzünden 6 aylığına devre dışı kaldı. Bu sakatlık sonrası formayı devralan Hasan Ali ise belki dikkat çekici bir performans ortaya koymadı; ama mevcut futbol düzeninde hem defansif hem de ofansif olarak pek çok farklı görevin yerine getirilmesi gereken bu mevkide sırıtmaması da ilk sınavlarını veren bir isim için yeterlidir. Resmi maçlar başladığında Hasan Ali’nin Kayseri’den farklı bir kulübü temsil etme ihtimali de var. A2’nin sol beki olan İshak Doğan’ın Kayseri ile anlaşması da bu ihtimali kuvvetlendiriyor. (Not: Bu yazıyı yazdıktan bir gün sonra İshak Doğan'ın Karabük ile anlaştığını gördüm. Bu da transfer döneminde teoriler üretmemek için bana ders olsun.)

Stoper

Euro2012 elemeleri süresince formda stoperler bulamamamız, takımımızın toplam kalitesinin altında kalmasının nedenlerinden birisiydi. Servet – Gökhan Zan ikilisinin düzenli forma giyecek formdan fersah fersah uzak olmaları üzerine yeni arayışlara yönelen Hiddink, önce Serdar Kesimal’ı ilk 11 ‘İn parçası haline getirmiş, onun sakatlığının ardından Trabzon’dan Egemen ile Giray ve son olarak da Leverkusen’li Ömer Toprak kadroya dahil olmuşlardı. Bundesliga’da 2011-12 sezonunda istikrarlı şekilde forma giyen Ömer yeni kadronun değişilmez isimlerinden olacak gibi görünüyor. Onun yanındaki stoper olmak için de bir Fenerbahçeli (Bekir), bir Galatasaraylı (Semih Kaya) ve bir Beşiktaşlı (Egemen) rekabete girecek. 5 maçlık hazırlık döneminde Bekir 3, Semih ve Egemen de 2 maç ilk 11’de başladılar. Serdar Aziz, Giray Kaçar, Serdar Kesimal ve Eren Güngör havuzdaki diğer alternatifler olarak görev bekliyorlar.

Sağ Bek

Birinci tercih olan Gökhan Gönül’ün sağlıklı olduğu dönemlerde üzerine pek de düşünmediğimiz sağ bek pozisyonu, derinlik açısından istenen seviyede görünmüyor. Sıkıntıyı kronik olarak ters kanatta yaşıyoruz belki; ama belirleyici olan Hırvatistan maçında Gökhan Gönül’ün kayıp olmasında bu alternatifsizliğin de payı olduğunu göz önüne almamız gerekir. Hazırlık maçlarında Gaziantepspor’un beki Serdar Kurtuluş yeni bir isim kazanmak adına, ilk kez milli formayı girmesinden yaklaşık 5 yıl sonra yeniden milli takıma çağrıldı. Hamit Altıntop bu pozisyonda denenen ikinci isimdi; ama orta sahadaki varlığı daha önemli olduğu için, camı kırıp düğmeye basmayı gerektiren zorunlu haller dışında onu burada görmemiz zor. Serkan Balcı ve Sabri Sarıoğlu geçmiş yıllarda bu mevkide görev almış; ama Gökhan Gönül’e ciddi bir alternatif olmaktan uzak isimler.

Defansif Orta Saha

Mehmet Topal, Arda ve Hamit ile birlikte 5 maçın 4’ünde ilk 11 başlayan 3 isimden birisiydi. Pozisyonu hiçbir maçta değişmediği ve takımda başka alternatifi olmadığı için eleme maçlarında ilk 11’deki yerinin hazır olduğunu söylemek iddialı olmaz. Onun bu mevkide alternatifsiz oluşu ise ceza ve sakatlık halinde başımızı ağrıtabilir. Topal’ın havuzdaki gerçekçi alternatifi Selçuk Şahin olarak görünse de, yokluğunda Selçuk İnan veya Emre’nin bu mevkie kaydırılacağını düşünüyorum. A2 milli takımında oynayan Salih Dursun (genç takımlardan Kayseri’ye transfer olan bir başka isim) ve Abdülkadir Kayalı da, bu sezon büyük bir sıçrama yapmaları halinde havuza eklenebilirler.   

Orta Saha


Orta saha oyuncularını Mehmet Topal’dan ayrı, öndeki ikili olarak değerlendirdiğimizde, milli takımın üst düzey oyuncu bolluğuna sahip olduğu yegâne bölgenin orta saha olduğunu görüyoruz. Real Madrid etiketli iki oyuncumuzun ve Emre’nin varlığında; Türkiye liginin en değerli oyuncusu Selçuk İnan’ın dahi forma bulmakta zorlandığı bir yapıdan bahsediyoruz. Hem pas yüzdesi ve oyun bilgisi üst derece olan, hem de savunmada direnç gösterebilen bu kadro çeşitliliğinde, Abdullah Avcı’nın Arda’yı orta sahaya çekme hamlesi sorgulanabilir. Ancak, 2012 yılının futbolunda başarıya giden yol, aynı anda oyunun her bölgesinde rakipten fazla oyuncu bulundurabilmekten geçiyor. Bu nedenle, Arda’nın orta sahaya çekilme hamlesini, 4-3-3’ün ileri üçlüsünde forvet nitelikli oyuncular bulundurma tercihiyle bir arada değerlendirmek gerekir. Arda + 3 forvet ile skoru değiştirebilecek 4 isme sahip olan takım, iki bekin veya orta sahada Arda’nın partneri olacak ismin hücuma katkı vermesiyle, Hiddink döneminde takımın temel problemi olan hücumda çoğalamama sıkıntısını aşmak için önemli bir fırsata sahip oluyor.

Orta sahada Topal ve Arda’nın yanındaki üçüncü kontenjan için Abdullah Avcı hazırlık kampında 3 ismin üzerinde durdu: Nuri, Hamit ve Emre. Selçuk İnan’ın sezon sonu yorgunluğu, onu bu dönemde ikinci plana itmiş olabilir, o nedenle onu da bu alternatiflere katmakta fayda var. Hamit’in sağ bek sorununu çözmek için son maçlarda o mevkie kaydırılması Emre’nin adını ön plana çıkarıyor. İlk Hollanda maçının provası olarak görülen Portekiz maçında da sahada o vardı. Nuri ve Hamit’in önümüzdeki sezon forma şansı bulacakları takımlarda olmaları Abdullah Avcı’nın elini güçlendirecektir. Özellikle Nuri’nin Dortmund formuna dönüp üçlüyü tamamlaması, Avrupa’nın elit orta sahalarından birisine sahip olmamızı sağlayacaktır.

Bu kadar önemli isimlerin yanına eklenen genç alternatifler de bizleri heyecanlandıracak kapasitedeler. Sakatlık sonrası Werder Bremen’de düzenli forma giyemeyen Mehmet Ekici, bu sezon kendisine gelen şansları daha iyi değerlendirip Nürnberg’de yakaladığı seviyenin üstüne çıkabilir. Takımı hücuma taşıma konusunda hünerli bir isim olan Alper Potuk ve oyun görüşüyle dikkat çeken Soner Aydoğdu kadroda yer alan diğer alternatifler. Son kadronun dışında kalan Mehmet Topuz ve Yekta Kurtuluş’u da geniş bir havuzun içine dâhil etmekte fayda var.

Açık

Bu hazırlık döneminde milli takım içindeki en büyük değişim açık oyuncularında yaşandı. Hiddink’in Arda ve Kazım-Hamit ikilisinden birisine şans verdiği açık pozisyonlarından, milli takım gereken pozisyon zenginliği ve gol katkısını elde edememişti. Özellikle 4-3-3 sisteminde hücumun taşıyıcılığını yapan bu mevkilerde yaşanan kafa karışıklığını Abdullah Avcı oldukça başarılı şekilde çözmeyi başardı. İki yıllık süreçte farklı isimlerin denendiği bölgeler için kafasındaki rotasyonu kamp öncesinde şekillendiren Avcı, solda Sercan-Caner, sağda da Gökhan Töre-Umut Bulut ikilisine şans verdi. Kamp öncesi tanınmayan Sercan Sararer’in ilk milli takım performanslarında kendine güvenli bir oyun ortaya koyması bize çok önemli bir alternatif kazandırdı. Benzer şekilde, daha önce milli takımda kendisi için yazılmış herhangi bir role sahip olmayan Umut Bulut’un, kenar forvet olarak skor katkısı vermesi ve merkez forvette oynayan Trabzon’daki partneri Burak ile oluşturduğu ikilinin verimli gözükmesi bizim için ayrı bir kazanç oldu. Bu ikilinin oyuna verdikleri katkının geçici bir form yakalamaktan mı ileri geldiğini bilmiyoruz, bunu da not düşmekte fayda var.

Abdullah Avcı’nın rotasyona dahil ettiği Gökhan Töre ve Caner Erkin ise, oyuna kenar forvetten ziyade 4-4-2 kanatlarına benzer şekilde enine alan genişliği kazandıracak tarzda oyuncular. Bu sayede Abdullah Avcı, sadece oyuncu bazında değil, oyun olarak da alternatifler üretebileceği bir rotasyon yaratmış oldu. Gökhan Töre oyun görüşü ve takım sorumlulukları konusunda Hamburg’da da sıkıntılar yaşayan, hala ham bir yetenek olarak gözüken bir isim. Hamburg’un kabus gibi geçen sezonundan sonra girilecek olan yeniden yapılanmada Gökhan’ın nasıl bir role sahip olacağı önemli bir soru işareti. Eğer Bundesliga’da düzenli forma giyerek verimli bir sezon geçirir ve oyun görüşünü geliştirirse, Abdullah Avcı’nın ondan vazgeçmesi zor olacaktır. Caner ise Galatasaray’da geçen kötü bir sezonun ardından gözden düşmüştü; ancak Aykut Kocaman ona güvenerek Caner’in milli takım seviyesine yeniden gelmesini sağladı. Kişisel görüşüm, Caner’in, skor katkısı veren ancak oyuna katkısı sınırlı olan Stoch’dan çok daha fazla verim verecek bir oyuncuya dönüşebileceği yönünde. Ancak, kendisinin de bunun farkına varması ve oyun devamlılığına sahip olması gerekiyor. Mental olarak üst seviyeleri kaldıracak olgunluğa erişmesi de şart, bu konuda ligde kötü sinyaller verdiğini düşünüyorum.

Açık oyuncuları olarak diğer alternatiflerimiz Stuttgart’a transfer olan Tunay Torun, Trabzonlu Olcan Adın ve Galatasaraylı Engin Baytar. Hamit ve Arda’da bu pozisyonlara maç içinde geçebilirler.   Milli takımda 35 maça ulaşan Kazım Kazım bu seviyeye dönemeyecekmiş gibi görünüyor. Daha önce kadroya çağrılan Olcay Şahan ve Ozan İpek iyi bir form yakaladıkları takdirde alternatif olabilirler. A2’de kenar forvet özellikleriyle dikkat çeken Eren Tozlu, Ferhat Kiraz ve oyuna genişlik katabilecek İsmail Haktan Odabaşı’nı da listeye dahil edelim.

Santrfor


İspanya’nın Fabregas’lı 4-6-0’ının başarılı olması, Euro 2012 sonrasında santrforun varlığını dahi tartışmaya açabilir; ama şimdilik orta karar bir takım olan milli takımımızın bu bölgeden istikrarlı skor katkısı almasının turnuvalara katılım için bir ön şart olduğu aşikar. Kadronuzda bir sezonda 30 golü aşan bir gol kralına sahip olmanın iyi bir başlangıç noktası olduğu da. Mevcut şartlarda bu formanın tartışmasız sahibi Burak Yılmaz olacaktır. Peki, son iki yılda iyi bir gol vuruşunu ve kendine güvenen bir santrfor kimliği portföyüne katan Burak için hala neden kafalarda soru işaretleri var? Bunun Beşiktaş ve Fenerbahçe’deki başarısız serüvenleri ile ilişkilendirenlerin şüphelerini gerçekçi bulmamakla birlikte, Burak’ın oyun karakterinin oynadığı pozisyona olan uyumsuzluğundan kaynaklanan bazı soru işaretlerini tartışmak faydalı olacaktır.  Top sürme ve defans arkasına sarkma kabiliyetini gol vuruşuyla birleştiren Burak, bir kenar forvet veya ikinci forvet rolünde oldukça başarılı olacak niteliklere sahip. Örneğin, Rooney’nin merkez santrfor rolünü üstlendiği 4-4-1-1’in en ucunda oynamak Welbeck ve Chicharito’nun görevini layıkıyla yerine getirebilir. Ancak, burada merkez santrfor olarak topu tutması ve gerektiğinde ultra fizikli stoperler ile boğuşması gerekiyor. Brüksel’de oynanan ve 1-1’lik eşitlikle sonuçlanan maçta Burak, bir gol bulmasına rağmen, Verthongen-Kompany ikilisinin arasında kabus gibi bir maç oynamış ve en sonunda Kazım ile pozisyon değiştirmek zorunda kalmıştı. Onun, Kazım ile birlikte bu fizik mücadeleden mağlup ayrılması, Belçika’nın ikinci yarıda oyunu tek kaleye çevirmesinin başlıca nedenlerindendi. Fiziğinin hakkını verecek şekilde oyuna direnç katamayan bir isim Burak. Bu konuda gelişim gösterebilirse, Avrupa’nın golcüleri listesine Türkiye gibi alt sıra bir lig yerine 5 büyük ligden de giriş yapabilir. İşin olumlu yanı ise, yıllardır kendisinden bahsettiğimiz şaşırtıcı olsa da, Burak’ın henüz 26 yaşında ve gelişime açık bir oyuncu olması.

Burak’ın bu gelişimi gösterebilmesi için belirleyici bir faktör de rekabet olacaktır. Bu konuda gözlerin çevrildiği isim ise Abdullah Avcı’nın kişisel olarak da çok beğendiğini ifade ettiği Mustafa Pektemek. Top kontrolü, top sürme becerisi ve oyun görüşüyle gerçek bir merkez santrforda aranan pek çok yeteneğe sahip olması, neden Abdullah Avcı’nın onun üzerinde durduğunu açıklıyor. Yine de, Semih Kaya gibi onun da fizik yetersizliği, topsuz ikili mücadelelerin en çok yaşandığı pozisyonda oynayan Mustafa’nın önünde büyük bir engel oluşturuyor. Eğer yukarıdaki ManU örenğinden devam edersek, Rooney’i dünyanın bir numaralı merkez santrforu yapan ilk unsurun gol vuruşu, ikinci unsurun da fizik üstünlüğü olduğunu görürüz. 
Mustafa’nın var olan becerilerinden tam olarak faydalanabilmemiz için Mustafa’nın bu yönde evrilmesi gerekiyor. 2012-13 sezonu onun için önemli bir fırsat olacak; zira Beşiktaş’ın onu kesecek bir yabancı isim transfer etmesi mümkün görünmüyor. (Zaten Almeida bir sezon bu çocuğun forma giymesini engelleyip kanımca bir futbol cinayeti işlemişti.) Burak Yılmaz mevkisinde kazandığı tecrübeleri oyununa ekleyip milli takımımızı turnuva takımı seviyesine taşıyabilir; ancak Mustafa Pektemek potansiyelini sahaya koymayı başarırsa, milli takımın üst limiti gerçekten çok yukarılara çıkacaktır.

Bu mevkinin üçüncü alternatifi, yeni dönemde kenar forvet rolünü üstlenecek olan Umut Bulut. Merkez forvet olarak oynatılırsa milli takıma özellikle gol yükünü çekmek açısından ne kadar katkı sağlayabilir bilemiyorum. Halil Altıntop ve Mevlüt Erdinç kriz anlarında kadroya dahil edebilecek diğer isimler. Cenk Tosun ve Muhammet Demir şu an alt yaş kategorilerinde işlenen genç alternatiflerimiz.

Kaynak: Fotoğraflar ntvspor.net adresinden alınmıştır.

Hiç yorum yok: