2 Mart 2011 Çarşamba

Biraz daha Caro


Caro Wozniacki ile ilgili spot ışıkları bölümünü hazırlarken bir yandan kendisinin İsviçre menşeli tenis dergisi Smash'in Ekim 2010 sayısında yayınlanan röportajını çözmeye çalışıyordum. Yazıyı bitirdikten sonra bu röportaja oldukça az yer verdiğimi düşündüm ve emeklerim boşa gitmesin diyerek röportajı ayrı bir yazı olarak geniş biçimde yayınlamaya karar verdim. Almanca'dan yaptığım ilk çeviri olması nedeniyle benim için ayrı bir önemi olan röportajın her köşesinde, 20 yaşında dünyanın ilgisini üzerine toplamayı başaran bir kızın yaşadığı heyecanın (ecnebilerin euphoria dediği, dilimizde mutluluktan uçmak deyimiyle açıklanan ruh hali) izlerini bulmak mümkün. Tenis etiketiyle yayınlamama karşın içinde tenise dair çok az şey barındıran röportajı tenisle ilgilenmeyenlerin de okumalarını tavsiye ederim.

Smash: Bazı eleştiremenler oyununda çok az risk alıyor olmandan bahsediyorlar.

Caro: Bana akıllı davranmak daha doğru geliyor. O anda puan alma şansınız yokken puanı zorlamanın anlamı yoktur.

Smash: Pek çok kişi senden yakın zamanda tenisin zirve noktasına ulaşmanı bekliyor. Beklentilerin ve baskının artması seni strese sokuyor mu?

Caro: Kesinlikle hayır. Aksine, bunu bir ayrıcalık olarak görüyorum. Sadece iyi olanlar kamuoyunun dikkatini çeker ve onların üzerinde baskı vardır.

Smash: Amerika'da sürekli göz önündeydin - Dergi kapaklarında veya Televizyon şovlarına misafir olarak. Spot ışıklarının altında olmaktan ne kadar keyif alıyorsun?

Caro: Yüksek seviyedeki ilgiden çok keyif alıyorum. Ünlü olmak oldukça eğlenceli.


Smash: Amerika Açık'ta neon sarısı ojen ve cidden kısa olan eteğinle dikkat çektin. Kendini bir moda öncüsü veya trend belirleyicisi olarak görüyor musun?

Caro: Öncü olduğumu söyleyemem; ama yeni trendleri belirleyebilmek harika bir duygu. Modayı hep büyüleyici bulmuşumdur.

Smash: Son zamanlarda moda şovlarında sıkça görüldün ve gösteri dünyasının önemli isimleriyle tanıştın. Bu göz alıcı dünyada kendini evinde hissetmeye başladın mı?

Caro: Bu dünyayı tanımaya başlamak oldukça ilginçti. Moda haftasında New York'taydım ve çok eğlendim. Ayrıca locamda Donald Trump gibi oldukça ünlü isimleri misafir ettim. Bu göz alıcı dünyanın fazlasının tenisim için iyi olmadığını düşünüyorum; çünkü bu durum tenise konsantre olmamı engelleyebilir. Ama tenisi bıraktıktan sonra şov sektöründe olabilirim. Zaten küçükken hep oyuncu olmak isterdim. Kimbilir, belki bu rüyayı bir gün gerçekleştirme şansım olur.

Smash: Senin için dış görünüşün ne kadar önemli?

Caro: Çok önemli. Kıyafetimin içinde kendimi iyi hissettiğim zaman daha iyi oynuyorum; çünkü bu sayede oyunuma yüzde yüz konsantre olabiliyorum. Kadınlar tenisinde kıyafet de oyunun bir parçasıdır. Kıyafetinizle dikkatleri üzerinize çekebilirsiniz, ki bu oyunu popüler hale getirmemizi sağlıyor.

Smash: Popülerlikten bahsetmişken, Danimarka'da en sevilen sporun tenis olmadığını biliyoruz. Bu sporu nasıl seçtin?

Caro: Öncelikle sporcu bir aileden geldiğime dikkat çekmek isityorum. Babam futbolda, annem ise voleybolda profesyonel sporculardı. Tenise merak salmam ise boş zamanlarında korta gitmeyi seven ağabeyim Patrick sayesinde oldu. Başlangıçta oldukça kötüydüm ve kimse benimle oynamak istemiyordu. Bu nedenle bütün gün duvarın karşısında tek başıma tenis topuyla oynardım. Ağabeyim babamın izinden gidip futbolcu olmaya karar verdiğinde ise, benim için tenis tutkumu meslek haline getireceğim kesinleşmişti.


Smash: Baban kariyerinin başından bu yana antrenörün olarak görev yapıyor. Hiç Baba - kız tartışmaları olmuyor mu?

Caro: Yok, babamla birbirimizi gayet iyi anlıyoruz. Aslında bu ailenin tamamı için geçerli. Annem çoğu zaman turnuvalarıma geliyor ve ağabeyim birbirimizi çok az görebilmemize karşın benim en büyük taraftarım. Aileme çok teşekkür ediyorum. Onlar olmasaydı profesyonel tenis hayatımda bu kadar ilerleyemezdim.

Smash: Oynadığın turnuvalar ve başarıların bu yıl sana iki milyon doların üzerinde bir para kazandırdı. Bu kadar çok parası olan genç bir kadının almak istediği ilk şey nedir?

Caro: Paramın önemli bir kısmını banka hesabıma yatırdım. Bu sayede kariyerim boyunca para sıkıntısı yaşamamayı arzuluyorum. Bazen özel tasarım giysiler veya pahalı bir el çantası alırım. Hayatım boyunca alışveriş yapmayı çok sevmişimdir. Ama zaten hangi kadın bunu sevmez ki?

Smash: Boks yapmaktan hoşlandığını duyduk.

Caro: Evet, bu yıl boksu ilk defa idmanlarıma dahil ettim. Yorucu ve zorlu olması beni memnun ediyor. Boks yaparak kondisyon açısından sınırlarımı düzenli olarak görebiliyorum.

Smash: Hiç birisini nakavt ettiğin oldu mu?

Caro: Ah hayır, sonuçta ben iyi bir kızım. Öyle bir şeyi asla yapmam.(Gülüyor)


Smash: Yüzünden gülümseme eksik olmayan çok hoş bir kız olarak biliniyorsun. Hiç kötü bir ruh haline sahip olduğun olmuyor mu?

Caro: Oldukça nadir. Mağlubiyetler bile ruh halimi çok az etkiler. Kendimi çok şanslı görüyorum. Sonuçta iyi bir aileye ve beni finansal açıdan kaygıya düşürmeyecek mükemmel bir mesleğe sahibim. Üstelik de sağlıklıyım. Daha ne isteyebilirim ki?

Dipnot: Ojeli fotoğrafta yüzü görünmüyor belki; ama giydiği Liverpool hırkası fotoğrafın kime ait olduğunu belli ediyor. YNWA Caro:)

Hiç yorum yok: