Almanya’da sezon öncesi hazırlık turnuvası olan Liga
Total Cup, HSV’nun kuruluşunun 125. yılı şerefine Hamburg’da düzenlenince, Bundesliga’nın
zirve kulüplerini ve Shaqiri ile Reus gibi yeni transferleri görme şansı
yakaladım. Turnuvadaki herhangi bir takımı desteklemediğim için gömlek-kot gibi
günlük bir kıyafetle yola çıkıyordum ki, gömleğimin yeşil ağırlıklı olduğunu
fark edince duraksadım. Kuzey’in birbirine yakın iki şehri Hamburg – Bremen arasındaki
rekabetin kuzey derbisi olarak adlandırılmasından ötürü, yeşil bir gömleğin ev
sahibi takımın taraftarlarına sempatik gelmeyeceğine inandım ve üstümü değiştirerek
maça gittim.
Hikayenin devamını tahmin etmek zor değil: Dortmund,
Münih, Bremen, HSV taraftarları yan yana bira içip muhabbet ederken, rengarenk formalı
çocuklar ve kimi zaman çocuğununkinden farklı bir takımın formasını giyen
annelerin ailece gelinen bir Pazar eğlencesine dönüştürdükleri bir stadyum.
Kimi zaman atışmalar, çok çok “Scheiss Bremen” yazılı atkılarını Bremenlilere
gösteren Nordtribun sakinleri, etrafta üç beş tane polis. Neyse, derdim lafı
buradan Erzurum’a getirip sözüm ona “medeniyet” dersi vermek değil; zira
Türkiye’de vahşi kapitalizmin daha çok para kazanmak, daha çok forma satmak,
daha çok dekoder aldırmak için sürekli sıcak tutmaya gayret ettiği nefret
odaklı pazarlama sistemini görmemek için kör olmak lazım. Yine de, Türkiye’de
futbola dair yazı yazmak için gönülsüz olmanın ardında, şiddetten hemen hemen
arınmış daha iyi bir düzenin (pazarlama düzenine tabi olsa dahi) mümkün olduğunu bilmenin getirdiği hüznün
yattığını ifade etmek istedim.
En iyisi bu mevzuları bırakıp, Shaqiri ve Reus ile
yeni bir sayfa açmak ve oradan milli takıma dönmek. Ön liberolar ve 4-3-3
düzeninin yaygınlaşmasıyla etkinliği sınırlanan 10 numaralar, esasen 4-4-2
sistemindeki kanat oyuncularının ileri çıkması ve bir forvetin orta sahaya
yaklaşmasıyla evrimin son halkası olarak ortaya çıkan 4-2-3-1 ile görkemli bir geri
dönüş yaptı. Bu yeni düzende en ciddi dönüşüm de 10 numaranın tarifinde
yaşandı. Rakip savunmaların pozisyonunu bozmak ve kilit alanlarda boşluk
yaratabilmek için gittikçe hızlanan oyunda, çok yönlü hücumcuların gittikçe
daha fazla önem kazandığını görüyoruz. Yeni düzende 10 numaraların sadece orta
alandaki değil, kanatlardaki boşlukları da kullanmaları, zaman zaman orta
sahadaki alanı boşaltarak orta ikilideki oyun kurucuya alan açmaları ve oyunun
temposuna ayak uydurabilmeleri bir zorunluluk halini aldı. Mesut Özil’in
kanatlarda topla buluşup rakip kanat savunmacılarına karşı 3’e 2 üstünlük
yarattığı ve Schweinsteiger’in merkezde boşaltılan alanı kullandığı
Nationalmannschaft 4-2-3-1’i bu yeni oyunu iyi örneklemekte. Shaqiri ve Reus
henüz Mesut’un hassas pas yeteneğine erişemeseler de, çabukluklarıyla hem kanatları
hem de orta sahayı işletmeleri ve çerçeveyi bulan sert şutları ile yeni 10
numaranın portföyünü gittikçe genişletiyorlar.
Abdullah Avcı ile Milli Takım’da yaşanan değişimin kilidi de bu yeniden
tanımlanan 10 numara pozisyonunda gizli. İBB gibi taraftar desteğinden yoksun
bir takımda sessiz sedasız işleri yürüten teknik direktör, Hiddink’in bir türlü çözemediği hücumda
çoğalma ve alternatif golcüler çıkarma sorununu, Arda Turan’ı merkeze kaydırıp
kanatta ikinci bir forvet nitelikli oyuncu ekleyerek aşmayı hedefliyor. Temel planda, Arda merkez kanat oyuncusuna benzer
bir rol oynayarak hücumun şekillendiği kanatta sayısal üstünlük yaratmaya
çalışırken, diğer kanattaki açık oyuncusu ceza sahasına girerek hücumcu
seçeneklerini çoğaltacak. Arda da; Reus, Shaqiri, Mesut gibi oyuncuların gün
geçtikçe genişlettikleri on numara portföyüne ne kadar uyum sağlarsa,
takımımızın başarılı sonuçlara ulaşması o kadar kolaylaşacaktır. Havuzda, Arda’nın
bu yeni rolüne alternatif olmaya en yakın isim olan Mehmet Ekici’nin milli
takıma çağrılmaması bu anlamda ilginçti. Sanıyorum Abdullah Avcı onu orta
sahanın ortasındaki alternatiflerden birisi olarak değerlendiriyor ve bu
bölgedeki şişkinlik nedeniyle Mehmet’i tercih etmedi. Mehmet Ekici’nin bu sezon
Bremen’de 4-3-3’ün ortasında oyun kurucu olarak görev alacağını ve Liga Total
maçında Dortmund’a bir gol atarak sezona hazır olduğunu gösterdiğini de merak
edenler için not düşelim.
Daha önce önem sırasına göre yazdığım havuzu,
artık pozisyonlara göre düzenlemeye karar verdim. Oyuncuların farklı pozisyonlarda
oynayabildikleri ve değişen sistemlerin, yukarıda belirttiğimiz merkez kanat
oyuncusu gibi yeni görevler üreterek klasik pozisyonları sürekli
çeşitlendirdiği gerçeğine karşın, incelemeler için klasik pozisyonlara dayalı
listelerin hala daha aydınlatıcı olduğuna inanıyorum.
Kaleciler
Kadrodakiler: Volkan Demirel (FB), Tolga Zengin (TS),
Mert Günok (FB), Cenk Gönen (BJK)
Havuzdakiler: Sinan Bolat (Standard Liege)
Sol Bek
Kadrodakiler: Hasan Ali Kaldırım (FB), İsmail
Köybaşı (BJK)
Havuzdakiler: Hakan Balta (GS)
Stoper
Kadrodakiler: Semih Kaya (GS), Bekir İrtegün,
Egemen Korkmaz (FB), Ömer Toprak (Leverkusen)
Havuzdakiler: Eren Güngör (Kayseri), Giray Kaçar
(Trabzon), Serdar Kesimal (FB), Serdar Aziz (Bursaspor – U21)
Sağ Bek
Kadrodakiler: Gökhan Gönül (FB)
Havuzdakiler: Serdar Kurtuluş (Gaziantepspor)
*Gökhan Gönül’ün sakatlığında Hamit Altıntop sağ
bekteki ilk alternatif olarak görünüyor.
Defansif Orta Saha
Kadrodakiler: Mehmet Topal (FB)
Havuzdakiler: Selçuk Şahin (FB)
Orta Saha
Kadrodakiler: Selçuk İnan (GS), Emre Belözoğlu (A.
Madrid), Nuri Şahin (Real Madrid)
Havuzdakiler: Mehmet Ekici (Werder Bremen), Soner Aydoğdu (TS)
Kanat
Kadrodakiler: Caner Erkin (FB), Gökhan Töre (Rubin
Kazan), Sercan Sararer (Fürth), Hamit Altıntop (GS)
Havuzdakiler: Olcan Adın (TS), Olcay Şahan (BJK)
Ofansif Orta Saha
Kadrodakiler: Arda Turan (A. Madrid), Kerim Frei
(Fulham)
Havuzdakiler:
Engin Baytar (GS), Alper Potuk (Eskişehirspor – U21)
Forvet
Kadrodakiler: Burak Yılmaz, Umut Bulut (GS),
Mustafa Pektemek (BJK), Mevlüt Erdinç (Rennes), Tunay Torun (Stuttgart)
Havuzdakiler: -
Kaynak: zonalmarking.net - "How the 2000s changed tactics" serisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder