22 Kasım 2009 Pazar

Galatasaray 1 - 1 Manisaspor : Beşbenzemez...


Bu senenin başından itibaren şampiyonluğa oynayan takımların geçen seneki gibi çok puan kaybetmeyeceği belliydi. Fenerbahçe'nin o nadir puan kayıplarından birini yaşadığı bu hafta liderlik fırsatı altın tepside gelmişken elimizin tersiyle geri çevirdik. Bu hafta Beşiktaş'ın haftası oldu. Nihat, Holosko gibi isimler gerçek potansiyelllerine ulaşır ve yönetim kaynaklı kriz sona erip takım huzura ulaşabilirse, Beşiktaş en az iki rakibi kadar ciddi bir ortak olur şampiyonluğa.


Maça dönecek olursak ilk yarı Elano'nun kıpırdandığı, ilk 10 dakikası haricinde takımın gayet iyi oynadığı bir 45 dakikaydı. Maç başlar başlamaz Manisa önde etkili pres yaptı ama pilleri çabuk bitti. Ondan sonra da Harry sazı eline aldı ve bizi kendine tekrar hayran bıraktı. Her hareketinden akıl ve teknik fışkırıyordu bu akşam Aussie'mizin. Golün dışında şanssız bir şekilde kaçırdığı 2-3 pozisyon daha vardı.


İkinci yarı sahaya uyurgezer bir şekilde çıkan takım şişirilen toplarla iki tane net pozisyona girdi ama atamadık. Zaten top şişirmekten başka bir şey de yapmadık ikinci yarıda. Hakan Balta'nın kanadı delik deşik edilirken Frank ve Johan ustalar (seviyorum sizi!) kötü gidişe engel olamadılar. Savunmamızın kalitesizliği ileri top taşıyamamıza ve sürekli pozisyon vermemize sebep oldu. Rijkaard "İşler kötü gidince disiplin hemen kayboluyor" dediğinde bugünkü manzarayı kastetmişti işte! Tıpkı Ankaragücü maçındaki gibi. Rijkaard için leş yiyiciler dört dönecektir bu akşamdan itibaren. Pep de liderliği kaptırdı ama İspanyolların bizim gibi avuçlarını ovuşturduklarını, Guardiola'yı gazetelerde "postaladıklarını" sanmıyorum. Tuhaf memleket... Aynı şekilde Elano'yu da yerden yere vuracaklardır, ama kimse bana çok kötü oynadığını kabul ettiremez. Harika paslar kullandı ve gerektiğinde geriye de gelip savunmaya yardım etti. Ama beklediğimiz Elano mu? Hala değil.


Ayrıca yenilen holde kaçırdığı adama aval aval bakan M.Sarp böyle bir hata yapıyorsa aslan parçası Hollandalılarımız ne yapsın? Adamlar orta sahayı tutabilmek için toplarımızı öldürmekten başka hiçbir şey yapmayan Ayhan'ı çıkarıp Linderoth'u aldılar ama olmadı mı olmuyor. Yine de ne H.Balta'ya ne M.Sarp'a ne de Ayhan'a fazla kızamıyorum; sezon başında hepsi çok katkı yaptı takıma. Bu beraberlikten sonra takıma olan güvenimde en ufak bir sarsılma yoksa bunda onların da payı var.


Görünen o ki verilen arada edinilmiş tatil psikolojisi takımın geneline ağır bir konsantrasyon eksiği olarak dönmüş. Devre arasında Haldun Abi'den bir stoper, sağlam bir orta saha, belki bir de iyi bir sol bek bekleyeceğim ama yüzsüzlük de yapmak istemiyorum; adam dünyayı getirip koydu önümüze. Ernst ve Ferrari gibi iki adam bulsak takım uçardı ama herhalde...


Kısaca Elano'ya döneyim tekrar. Sağ kanatta daha etkili olduğunu gösterdi bugun. Sabri ve Kewell'la akıl dolu paslaşmaları ve ortaları oldu. Ama sağ kanattan ziyade 4-2-3-1 dizilişinde forvet arkasında harikalar yaratır diye düşünüyorum. Verdiği paslarda çok ince düşünüyor. Elano için de sabır, sabır, sabır... Beklemeyi öğrenmediğimiz sürece Türk futbolu hiçbir zaman Trabzonspor örneğinden öteye gidemeyecek.


Bu maç burada biter. Ben de yaz tatili psikolojisinden çıkamamışken bayram imdada yetişiyor. Okulu kör topal götürdük, hasarsız bir şekilde kendimizi bayram tatilinin anason kokulu kollarına atarsak rahatlayacağız. Tabii okul bizi böyle bir tatile "öpmeden" yollar mı? Yollamaz. Sınav ve bilimum gereksiz zımbırtıdan vakit kalırsa Tottenham - Wigan maçı hakkında yazı görebilirsiniz. Tam anlamıyla "Vay anam vay, neler dönmüş Serhat ya?"diyesi geliyor insanın. Bentley ve Defoe coşmuş, durduranı yok!


Yazı da burada biter. Herkese iyi haftalar dilerim. Tatile kadar ruh sağlığımı yitirmessem en kısa sürede görüşmek üzere!

Hiç yorum yok: