19 Aralık 2010 Pazar

Irkçılığa karşı Lilian Thuram


Lilian Thuram benim (ve pek çok futbol severin) unutamadığı bir isim haline geldiğinde takvimler 1998 senesini gösteriyordu. Dünya Kupası yarı finalinde Hırvatistan'a iki gol atarak takımını finale taşımış ve kupanın kazanılmasında büyük rol oynamıştı. Fransa 1998 kadrosu, farklı etnik kökenden gelen pek çok oyuncusuyla çokkültürlü yaşamın da mümkünü olduğunu gösteren umut verici bir örnekti. Bakın o kadronun temel taşlarından olan Thuram, bugün Sarkozy ile yükselen ırkçılık dalgasına karşı sesini nasıl yükseltiyor. Bu harika röportajın tamamı için Bir+Bir dergisinin Nisan 2010 sayısına bakabilirsiniz. Aşağıdaki bölümler de bu dergiden alınmıştır.

Ulusal kimlik tartışmasında sizi en çok rahatsız eden ne?

Fransa'nın kimliği, onu tanımlayan siyasal projesidir: Özgürlük, eşitlik kardeşlik arzusu. Dolayısıyla, bu tartışma tamamen fuzuliydi. Mesele, tartışmanın örtülü olarak içerdiği, ima ettiği kötü niyette...

Neyi kastediyorsunuz?

Bu tartışma, Fransız kimliğini en küçük ortak paydaya indirgemeyi ve bazı toplululukları damgalamayı amaçlıyor. Toplumumuzdaki örtük ırkçılığı uyandıran, korku üreten, dayanışmayı ortadan kaldıran, ön yargıları pekiştiren bir bölme siyasetiyle karşı karşıyayız. Sarkozy insanları kompartımanlara alıp etiketliyor. "Onlar", "biz", "soydan Fransızlar", "azınlıklar"...Aslında, ciddi bir krizden geçiyoruz. Hükümet işsizlik, ekonomik kriz, sosyal adaletsizlik gibi gerçek sorunlar hakkında tartışılmasını engellemek için, göçmenler, Müslümanlar, Siyahlar, yabancılar gibi günah keçileri yaratıyor. Çok tanıdık, klasik bir yöntemdir bu. Her şey yolunda giderken, mesela 1998'de Fransa dünya şampiyonu olduğunda, siyasetçiler de medya da bu çeşitlilikle övünüyordu. Fransa karmaşık bir ülke ve bunu sahiplenmeli. Geçenlerde, Bixente Lizarazu'nun yaş gününe gittim. Salonun başköşesinde koskoca bir Bask bayrağı asılıydı. Bask şarkıları söyledik, ürperdim. Muhteşem bir şey bu. Fransa'nın kendisini bu duygulardan mahrum bırakmasını istemem.

Siz ırkçılığa bizzat maruz kaldınız mı?

Stadlarda maymun çığlıklarına maruz kaldım tabii. İnsanlar bu türden davranışlar gösteriyor, çünkü bilim insanları bir zamanlar Siyah insanları maymunlarla birlikte eksik halka olarak teorileştirdi. Bu tasvirler kolektif bilinçaltında yer etti. Irkçılığın bu kadar kolay uyandırılmasının sebebi, maalesef hala yıkılmamış olan bir tarihin ürünü olması. Sömürgecilik sona ereli şunun şurasında elli yıl oldu. 1930'lara kadar insanların sergilendiği hayvanat bahçeleri vardı. Sergilenen bu vahşiler arasında Christian Karembeu'nün dedesinin de olduğunu düşünsenize.

Okuldaki ilk günleriniz nasıldı?

Sınıftaki tak Siyah bendim, bana Noiraude (Karakoyun) diye hitap takmışlardı. O gün kendimi demirle dağlanmış gibi hissetmiştim. Genç bir beyazı düşünün, okul hayatı boyunca kendi renginden tek bir sanatçı, yazar, düşünür ya da devlet adamından söz edildiğini duymuyor. Ta ki atalarının köle oldukları söylenene kadar... O andan itibaren zihinsel, düşünsel oluşumu ve kimliğinin inşası çok karmaşıklaşıyor. Özdeşleşebileceği başka şahsiyetlerle karşılaşmazsa ve bir de dış görünüşünden ötürü sürekli ayrıma maruz kalırsa, bunun ne kadar yıkıcı olduğunu tahayyül edebilirsiniz! Esas tehlike, bu değersizliği içselleştirmek. Kanser olmayı bile göze alarak, ne pahasına olursa olsun derinin rengini beyazlaştırmaya çalışırsın, kadınlar düz saçlara sahip olmak için peruk takarlar...

Metinden almak istediğim son bölüm ise ırkçılık konusundan biraz bağımsız; hatta Thuram'ın Fransa'nın Dünya Kupası'na katılmasına dair görüşüne katılmama karşın buraya aldım. Neden diye soracak olursanız da, sondaki cümleyi tekrar tekrar okumanızı tavsiye ederim, o kadar manidar bir söz etmiş ki Prens, katılmamak elde değil.

Fransa'nın Dünya Kupası'na Thierry Henry'nin hilesiyle gitmesi manidar değil mi?

Hiç de değil. Futbol oynayan herkes o durumda Thierry Henry ile aynı refleksi göstereceğini bilir. Kötü, yanlış bir refleks olduğu kesin, ama hakem görmüyor işte. Çok sık olan bir şey bu. Chelsea ve Barcelona'nın karşı karşıya geldiği son Şampiyonlar Ligi'nin yarı final maçı aklıma geliyor; Barcelona çok kötü bir hakem hatası sonucu finale kaldı. Bugün kimse o hatayı tartışmıyor. Futbol bir oyun, Fransa'nın tur atlamasının niçin bu kadar sorgulandığı beni şaşırtıyor. Bir ülkede futboldan çok bahsediliyorsa, bu, demokrasi açısından kötüye işarettir.

Hiç yorum yok: