4 Şubat 2011 Cuma

Spot Işıkları #2 - The Djoker


Neden Gündemde?

Avustralya Açık şampiyonluğu gündemde olmak için yeterli bir sebep sanıyorum. Özellikle Nadal'ın aynı yıl içinde olmasa dahi üst üste 4 grand slam kazanma hedefiyle geldiğini ve Federer'in geçen sezon sonu yükselen grafiğini hesaba katarsak. Federer'i ikinci sette 5-2 geriden gelerek 3-0 gibi net bir skorla geçen Djoko, Rafa'nın hastalığı nedeniyle erken veda ettiği turnuvada finale gelen Murray'e de set vermeden kupaya uzandı. Şampiyonluk sonrası BBC'ye yaptığı açıklamada "Benim için bu yılın en önemli turnuvası Wimbledon" diyen Djokovic için esas sorumuz geliyor.

Esas Soru: Djokovic Wimbledon'ı Kazanabilir mi?

Hikayenin Buraya Kadar Olan Kısmı


Djokovic'in ismini tenis severlere öğrettiği yıla geri dönmek için takvim yapraklarını 2007'ye çevirmek gerek. Hızlı çıkışını Amerika Açık finaline ulaşarak taçlandıran Djokovic'in, o finalde Federer'i yenmesini kimse beklemediği için sezonu bitirebileceği en üst noktada tamamladığını görmüştük. Federer'in bu dokunulmazlığını da 2008 Avustralya Açık yarı finalinde kaldıran ve majestelerinin üst üste 11. grand slam finaline çıkmasına engel olan Djokovic, Tsonga karşısında fazla zorlanmadan ilk grand slam şampiyonluğunu 20 yaşında elde etmeyi başarıyordu.

Bu inanılmaz yükseliş öyküsünün ardından Djokovic'i bir grand slam finalinde daha görebilmemiz için 2,5 yılı aşkın bir süre beklememiz gerekti. Federer ve Nadal'ın finallere ambargo koymaları ve Djokovic'in bu ikiliden birinin düşüş gösterdiği grand slamlerde de varlık gösterememesi onun adının büyük şampiyonlar arasında yer alacağına inananları bir kez daha düşünmeye itmişti. Ancak, 2010 yılının sonuna doğru yeniden form tutan Djokovic, özellikle Sırbistan takımı olarak Davis Kupası'nı kazanmalarının ardından yeniden doğdu. 2011 sezonuna da Avustralya Açık'ı kazanarak bomba gibi bir giriş yaptı ve "one-slam wonder" etiketini üzerinden atmayı başardı.

Artılar


1) Motivasyon

Djokovic bir savaş çocuğu. 1987 doğumlu oyuncunun çocukluk anılarının önemli bir bölümünü bizim televizyonlardan izlemeye dayanamadığımız savaş görüntüleri oluşturuyor. Böyle bir yıkım döneminin Sırbistan'da milliyetçiliği ne kadar körüklediğini yeniden anlatmaya lüzum yok. Her galibiyetinden sonra Sırp aşırı milliyetçilerinin sembolü olan çetnik işaretini yapması, Miloseviç'in soykırım girşimlerini hatırlattığı için Djokovic'e mesafeli durmama neden olsa da, kendisinin ülkesi için oynama motivasyonunu olumlu şekilde kullanmaya başladığını görmek gerekiyor. Bu motivasyonun onun için ne kadar belirleyici olduğunu Davis Kupası şampiyonluğu sırasında görmek mümkün. Djokovic o şampiyonluğun ardından oyununu da bir kademe yükseltmeyi başardı.

2) 23 Yaşında Edindiği Tecrübe

Djokovic'in, beklentileri karşılamasının zor olduğuna inanılan dönemlerde henüz 22 yaşında olduğunu hatırlamakta fayda var. İlk grand slam şampiyonluğunu çok erken yaşta elde ettiği ve kendisini uzun süredir kortlarda görmeye alıştığımız için kavramakta zorlanıyoruz belki ama Djokovic hala kortun genç oyuncuları sınıfında. Henüz bu yaşta geçmek zorunda olduğu isimler ise Federer ve Nadal gibi tenisin iki büyük efsanesi. Bu durumun onun adına bir açıdan talihsizlik olduğunu kabul etmek lazım; zira başka bir dönemde oynuyor olsa Djoko'nun grand slam şampiyonluk sayısı 5-6'yı bulmuş olabilirdi. Madalyonun diğer yüzünden baktığımızda ise kortta oyununu bir kademe yukarı taşımak için iki harika isimle mücadele etmesi gerekti ve bu nedenle limitlerini zorlamaya başladı. Bu tecrübe ilerleyen yıllarda yeni rakiplerini geçmek ve yeni şampiyonluklar elde etmek için ona yardımcı olacaktır.

3) Grand Slam Şampiyonu Ünvanı

Bir kere grand slam kazandığınız takdirde adınız grand slam şampiyonları listesine ebediyen girer; ancak bir grand slam şampiyonu olarak kortta saygı görmeye başlamanız için "one slam wonder" olmadığınızı (bkz. Francesca Schiavone), yeni tesadüfen o kupaya ulaşmadığınızı ispat etmeniz gerekir. 2008'den beri bu seviyeyi yakalayamadığı için kendine olan güvenini kaybeden Djokovic 2011 Avustralya Açık şampiyonluğuyla güvenini yeniden kazanacak ve kortta rakiplerinden daha fazla saygı görmeye başlayacaktır.

Eksiler


1) Çim Kortta Henüz Kupa Kazanamadı

Djokovic 2010 sonu ve 2011 başı itibariyle momentumu yakalamış durumda ve kendine Wimbledon şampiyonluğu hedefini koyması da en doğal hakkı. Yine de kariyerinde, çim kortta oynanan bırakın grand slam'i, henüz hiç bir ATP turnuvasında şampiyonluğa uzanamaması psikolojik açıdan Djokovic'i zorlayacaktır. Yani Wimbledon'ı kazanmak için öncesinde oynanacak ATP turnuvalarında bir çim kort zaferi elde etmesi gerekecek.

2) Nadal ve Federer Faktörü

Avustralya Açık sonunda Djoko zirveye çıkmayı başardı; ancak Wimbledon öncesi bahislerde ağır abiler Nadal ve Federer'in önüne çıkması pek mümkün gözükmüyor. Özellikle büyük bir mucize olmaz ise Roland Garros'yu bir kez daha kazanacak olan Nadal'ın ivme kazanarak Wimbledon'a gelecek olması diğer rakiplerin şansını azaltan bir faktör. Bir yıldır grand slam kazanamayan majesteleri de cebindeki son kurşunu 6 kez şampiyon olduğu Wimbledon'da kullanmak isteyecektir. Djoko bu isimleri geçecek seviyeye geldiğini tekrar tekrar ispat etmek zorunda.

3) Turnuvanın Roland Garros'nun Ardından Düzenlenmesi

Eğer Wimbledon sezonun bir sonraki Grand Slam turnuvası olsaydı Djokovic momentum kazanarak turnuvaya girme şansına sahipti. Ancak arada Fransa'nın toprak kortlarında oynanan Roland Garros ve Nadal'ın bu turnuvayı sakatlık faktörünü dışarıda tuttuğumuzda kaybetmesinin hemen hemen imkansız olduğu gerçeği var. Bu aynı zamanda kupaya erişemeyen Djokovic'in formunu etkileyecektir. Djoko bu muhtemel ivme kaybının üstesinden nasıl gelecek? Bu sorunun cevabı onun sürekli şampiyonluklar kazanmak için gereken mental olgunluğa ulaşıp ulaşmadığını da gösterecek.

Sonuç


Avustralya Açık zaferinin ardından, Wimbledon'da şampiyonluk için Djokovic'in ismi Murray, Söderling gibi "underdog"ların yanından çıkıp Federer ve Nadal gibi efsanelerin yanında yer alacaktır. Ancak, Djoko'nun Wimbledon'a gidene kadar nasıl bir sezon geçireceği de oldukça önemli. Eğer Roland Garros'da finale (veya Nadal ile oynanacak bir yarı finale)ulaşmayı başarır ve Wimbledon öncesi Queen's gibi prestijli bir çim kort turnuvasından zaferle ayrılırsa, Djokovic ciddi bir sürprize imza atarak Wimbledon'ın bu seneki şampiyonu olabilir. Ama dediğim gibi Federer ve Nadal'ın arasından sıyrılması bu yıl için her halükarda ciddi bir sürpriz olacaktır.

Hiç yorum yok: