16 Şubat 2011 Çarşamba

Tükenme


Benim için 5 aya yakın bir sürenin ardından Beşiktaş ile yeniden buluşma vakti yaklaşıyor. İnönü'den ayrıldığım Antalya maçını takımın forveti Bobo iki golle süslemiş, Fabian Ernst her zamanki mücadelesinin yanına eklediği asist ile geceye damga vurmuştu. Şimdi ikisi de oynayacak mı, yoksa yedek mi kalacaklar, bu konuda meraklı bir bekleyiş içerisindeyiz. Takım 3 haftada 1 puan alabilmiş, şampiyonluk şarkıları söyleyerek ayrıldığım İnönü, bir şampiyonluk kupası göremeden yıkılmayı bekler hale gelmiş.

Sanıyorum hepsinden acı olan haber ise dün akşam geldi. Takımın 11 yıllık emekçisi İbrahim Üzülmez, bir kavga sonunda takımdan kovuldu. Galatasaray'a Ali Sami Yen'de (hoş o da yıkıldı ya) attığı golle 100. yıl şampiyonluğuna giden yolda en kritik virajı aşmamızı sağlayan adamdı. Takımdaki her oyuncu ondan yetenekliydi belki; ama bu takım sadece şampiyonluğu herkesin onun kadar istediği yıllarda kupaya ulaşabildi.

Perşembe günü İnönü'de bir maça gidiyorum, eğer yıkım kararı çıkarsa İnönü'deki son maçım olacak. UEFA 3. turu (hoş o turnuvada kalmadı ya) ilk maçında rakip Dynamo Kiev. Lucescu'yu hatırlatıyor bana bu eşleşme ve Pancu'nun golünü, Pascal'ın rakip kalecinin belini kıran aşırtma vuruşunu. O günlere dönüp geçeriz demek istiyorum; ama daha kaptanının kim olduğunu bilmediğim takımda kime güveneceğim?

Sanıyorum perşembe günü Suavi'nin bestesi üzerine yazılan "gücüne güç katmaya geldik" tezahüratını, Suavi'nin sözleriyle söylesek daha manidar olacak:

"yüzüne kapanıp ağlamak vardı
oysa ben seni bulmaya geldim
kalbine güneşi asmaya geldim
tükenme"

Hakikaten yüzüne kapanıp bütün bir perşembe akşamı hıçkıra hıçkıra ağlamak vardı be İbrahim Üzülmez; ama biz o karanlık içinde Beşiktaş'ı bulmak, o formayı sırtına giyenlerin kalbine güneş olmak için İnönü'ye gitmek zorundayız. Sen de bilirsin ki stadyuma Dolmabahçe'den yürüyüp gelenler için bu hep böyle oldu, hep böyle olacak. Benim için belki de son kez...Tükenme Beşiktaş'ım.

Hiç yorum yok: