24 Mayıs 2011 Salı

Spot ışıkları #8: Ultras Ahlawy ve Arap Baharı


Arap Baharı'na dair yazıların sonuncusunda, bu hareketi bir şekilde blogun içeriğine bağlamam gerektiğine inandım. Sağ olsun 11 Freunde dergisi, tribün gruplarının sosyal yaşamda ne tür roller oynayabileceklerine dair ilginç bilgiler edinilecek bir yazıyla imdadıma yetişti. Arap Baharı'nı inceleyen son yazı; Al-Ahly takımının, Mısır'daki devrim hareketine katılan taraftar grubu Ultras Ahlawy'nin lideri Amr Fahmy ile yaptığı röportajı içeriyor.

Amr Fahmy; ünlü blogger Alaa Abd El-Fattah, Arap televizyonu El-Cezire'de: " Al-Ahly'nin ultras'ı(taraftar grubu), Mısır Devrimi sırasında diğer siyasi partilerden daha önemli bir rol oynadı." açıklamasını yaptı. Bu doğru mu?

Kısmen doğru, çünkü mesaj yanlış bir noktaya gidiyor: Mübarek'in Mısır'ında, kendi Ulusal-demokrat partisi de dahil olmak üzere partiler yalnızca kağıt üstünde varlardı. Batı'dan bu demokrasi olarak görülüyordu; ancak gerçek farklıydı. Devrim sırasında bizim Ultras grubumuz da diğer bütün gençler gibi sokaktaydık. Bizim farkımız organize olmamızdı. Bunun da nedeni, Mübarek Diktatörlüğü döneminde tek gerçek muhalefet olmamızdı.

Grubunuzun nasıl bir organizasyonu var?

"Ultras Ahlawy", kulübün en büyük taraftar grubu. Üyelerimiz Kahire'nin her yerinden geliyorlar. İskenderiyeli "Ultras Devils" grubuyla birlikte, 40000'e yakın taraftarın olduğu Kuzey tribünü Talta Chimal'i kontrol ediyoruz. Bu iki büyük grup da, iki lider tarafından temsil edilen farklı küçük gruplara ayrılıyor. Her hafta buluşuyoruz ve önümüzdeki maçın planını beraber yapıyoruz: Koreografi için ne kadar materyale ihtiyacımız var? Kim aylık aidatını henüz ödememiş? Ama grubumuza ait bir yerimiz veya her zaman buluştuğumuz bir mekan yok. Bu, geçmişte polisin bize karşı eyleme geçmesini kolaylaştırırdı. Belki şimdi böyle bir yer belirleyebiliriz.

Amerikan dergisi "Sports Illustrated", Al-Ahly'nin yalnızca Afrika'nın en büyük kulübü olmadığını, ayrıca kıtanın en politik taraftarlarına sahip olduğunu yazdı.

Açıkçası kulübümüzün milliyetçi bir geçmişi var. Al-Ahly, İngiliz sömürgesi olduğumuz dönemdeki ilk Mısır kulübüydü ve 1919'da İngilizlere karşı olan devrime önderlik eden Saad Zaghlul, sonrasında Al-Ahly'nin başkanlığını yaptı. Biz grup olarak siyasi değiliz; içimizde komünistler de, liberaller de , anarşistler de, İslamcılar da var. Bizim aramızda yalnızca Mübarek sempatizanlarını bulamazsınız.


Mübarek karşıtlığınız nasıl oluştu?

2007'deki kuruluşumuzdan bu yana, kendimizi Mübarek'in polislerine karşı savunduk ve bu nedenle basın tarafından teröristler ve vahşi holiganlar olarak gösterildik. İtiraf etmeliyim ki, biz de onları çiçek atarak karşılamadık.

Futbol muhabiri Davy Lane, Mübarek yanlılarıyla olan kavgalarda Ultras taktiklerinin kullanıldığını şu şekilde yazdı: "Taş atanlar, araçları ateşe verenler ve cephanelik olarak kullanılan vidaları sağlayacak olanlar önceden belirlenmişti." Sizin gözlemlerinizle uyuşuyor mu?

Bu betimlemeler daha çok, devrimin başlangıcında sokaklara çıkmayıp, sonrasında Mübarek yanlılarıyla olan kavgalarda yardımcı olan Müslüman Kardeşler'e uyuyor. Biz sokak çatışmalarında aynı stadyumda yaşanan çatışmalarda olduğu gibi davrandık: Coplarını çıkaran polislere yolu kapattık. Ve inanın ki, geçmiş yıllarda bizleri darp eden polislere dair pek çok tecrübe edindik. Bu bir savaştı ve biz kazandık.

Sizin grubunuzdan kurban verilenler var mıydı?

İki ultras üyesi sokak savaşları sırasında hayatlarını kaybettiler. 25 ve 28 Şubat'ta polisler tarafından vurularak öldürüldüler. İçimizden kaç kişinin hafif veya ağır yaralar aldıklarını tam olarak söyleyemem. Ancak eminim ki sayı çok yüksekti.

Ultras grubunuz yalnızca şiddetli sokak çatışmalarında yer almadı, ayrıca organize hareket etmeleri nedeniyle de övüldü. Bunu nasıl yorumlamalıyız?

Benim için, samimi söylüyorum, bu kahramanlık övgüleri biraz fazla. Biz şehitler olarak anılmak istemiyoruz; ama Ultras grubu bir yönüyle diğer öfkeli genç Mısırlılardan farklıydı: Bizim polisten korkumuz yoktu; çünkü biber gazı ve sallanan coplar bizim için yeni bir şey değildi. İnsanlar sokakta savaşırken bizim en önde bulunmamız gayet anlaşılabilir bir durum.


Gösteriye katılan gruplar müzelerin yağmalanmasını engellerken de orada mıydınız?

Evet, bizden bir grup oradaydı. Ama özel bir dirençle karşılaşmadık. Her Mısırlı müzelerin anlamını bilir, ve hepimiz bir grup aptalın kaosu kullanarak Mısır'ın geçmişini tahrip etmesini engellemek isteriz. Bunu, polisin hiç bir zaman ortalıkta olmamasına karşın başardık.

En büyük rakibiniz olan Zamalek SC'nin Ultras grubunun Mübarek'in saflarında kavgaya katıldığına dair söylentiler var. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Prensip olarak rakibimiz üzerine tek kelime etmek istemiyorum.

Kuzey Afrika'daki devrimler ilk olarak Tunus'ta başladı. Orada da futbol taraftarları aktifler miydi?

Aslına bakarsanız dostlarımız olan Esperance Tunis Ultras grubu, Tunus'ta bizim Mısır'da oynadığımıza benzer bir rol oynadılar. Onlar bizim ruh kardeşlerimiz, bizimle benzer sosyal arka plana sahipler ve onlar da yıllardır polisle mücadele ediyorlar. Biz de zaten uzun süredir iletişim halindeyiz, birbirimizi pek çok kere ziyaret ettik. Ve tabii ki politika üzerine de konuşuyoruz.

Devrim hareketinin başlamasıyla birlikte futbol maçları yasaklanmıştı, şimdi maçlar tekrardan oynanmaya başlandı. Peki neler değişmişti?

Normalde maçlar polis kontrolünde geçerdi. Maçtan bir önceki gün polislerin bizim giriş kapımızda beklediğine ve bizleri hapse attığına pek çok kez şahit olduk. Polis bize pislikmişiz gibi davranıyordu.Bugün işler değişti ve kulüp yönetimi de stadyumun güvenliği konusunda bize güveniyor. Baskı altında geçen bütün o yıllardan sonra bu tarihi bir andı.

İlk seferinde stadyumdaki atmosfer nasıldı?

Bunu kelimelerle tarif etmek imkansız, öyle nefes kesiciydi ki! 18 Mart'ta Afrika Şampiyonlar Ligi elemelerinde Talta Chimal'i kırmızıya boyadığımızda, herkes tezahürata başladığında, işte o zaman herkes özgürlüğü tam anlamıyla o anda hissetti. İnsanların suratında şunlar okunabiliyordu: Burada, artık korku duymalarına gerek kalmayan özgür Mısırlılar var. Büyüleyiciydi.

Devrim sırasında tribünde bir şeyler değişti mi?

Kesinlikle. Mübarek rejimi organize genç futbol taraftarlarına göze batan çöp muamelesi yapmaktaydı. Futbol hastası bir millet olmamıza karşın; taraftar kültürü, özellikle de Ultras kültürü, Mısır'da on yıllar boyunca baskı altındaydı.


Artık pislik olarak değil de, özgürlük savaşçıları olarak görülüyor olmak nasıl bir duygu?

Biz sadece polis ve Mübarek için pisliktik, onların dışında bize önceden de saygı duyuluyordu. 2008'de Kamerun temsilcisi Coton Sport Garoua'ya karşı oynayıp kazandığımız Şampiyonlar Ligi finalinin ardından, teknik direktörleri "Al-Ahly bugün sahada bir kişi fazlaydı, o fazlalığı yaratan da Ultras grubuydu" açıklamasını yaptı. Gazetta dello Sport bizi "cehennem Kurvası" olarak adlandırdı. Ve 2009'da iki aylık bir boykota gittiğimizde, oyuncular bize yeniden stadyuma dönmemiz için mektuplar yazdılar.

Baharda hür bir oylama için yolu açan anayasa referandumuna katıldınız mı?
Tabii ki. Bunun için savaştık, bunun için insanlar kötü olaylara maruz kaldılar. Mübarek döneminin sona ermesinin ardından yapılan referanduma 18 milyon Mısırlı katıldı. Şanlı ulusumuz için tarihi bir andı.

Hangi partiye oy vereceğinize şimdiden karar verdiniz mi?

Biraz ileri gittiğimin farkındayım; ama benim partimin ismi "Ultras Ahlawy".

Amr Fahmy, bu röportaj için fotoğraf çekmemizi istemediniz. Hala baskılardan mı korkuyorsunuz?

Hayır, bunun başka bir sebebi var: Cevapları ben verdim; ama grubumuz adına konuşuyorum. Ve ben "Ultras Ahlawy"nin yalnızca küçük bir parçasıyım. Benim yüzümün kimseyi ilgilendirmediğini düşünüyorum.

Not: Fotoğraflar romanistabukowski.blogspot.com adresinden alınmıştır.

Hiç yorum yok: