30 Ekim 2011 Pazar

Occupy


Türkiye'nin son günlerdeki yoğun ve üzücü gündeminde ne kadar yer buldu bilemiyorum; ancak dünyada son dönemin en ses getiren olaylarından birisi, ABD'de "Occupy Wall St." (Wall Street'i işgal et) sloganıyla başlayan ve yavaş yavaş tüm dünyaya yayılan "Occupy" hareketiydi. Bu kapitalizm karşıtı hareketi inceleyen güzel bir yazı geçtiğimiz hafta Guardian Weekly gazetesinde yayınlandı. Esther Addley imzasıyla yayınlanan yazının Türkçe çevirisini aşağıda bulabilirsiniz.

Küresel Mesajı Olan Yerel Hareket

Madrid'de onbinler "Eller yukarı! Bu bir soygun!" diye bağırarak Puerta del Sol meydanına akın etti. Santiago'da, 25000 Şilili, şehir boyunca yürürken, ülkenin milyarder başkanına hakaretler yağdırmak için başkanlık sarayının önünde mola verdiler. Frankfurt'ta, 5000'den fazla insan Avrupa Merkez Bankası'nın önünde toplandı ve bu sahneye Berlin'den Stuttgart'a, Almanya'nın 50 kadar şehir ve kasabasındaki gösteriler eklendi. Barcelona'da altmış bin, Manila'da 100, Auckland'de 3000, Kuala Lumpur'da 200, Tel-Aviv'de 1000, Londra'da ise 4000 insan toplandı.

Wall St.'de 1000 kadar kişinin, şirketlerin açgözlülüğüne ve sosyal eşitsizliğe olan tepkilerini duyurmak için toplanmasından bir ay sonra, kampanyayı düzenleyenler New York'ta bir hafta sonu gerçekleştirilen mütevazı yürüyüş üzerine yeniden düşünüyorlar.

Occupy kampanyası başka yerlerde benzer tepkileri harekete geçirmeyi umabilirdi; ancak çok azı, dört hafta içinde bütün dünyada 900'den fazla şehirde koordine edilen, Occupy hareketiyle bağlantılı gösteriler düzenleneceğini öngörebilirdi.

Prostecuların nefretinin hedefi, şehirden şehre ve ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor; ancak pek çok yerde sayıları az olsa da, aktivistler, geçtiğimiz cumartesi (15 Ekim) günü düzenlenen ve bir kısmı hala devam etmekte olan gösterilerin sosyal ve ekonomik adaletsizliğe karşı gittikçe büyüyen nefreti açığa çıkardığını iddia ediyorlar.

Ülkesindeki protestolarda kilit figürlerden birisi haline gelen ve bu hafta Avrupa'daki protesto hareketleriyle ittifak kurmak için Avrupa'ya seyahat eden Şilili öğrenci lideri Camila Vallejo, "Bu gençliğin veya Şili toplumunun savaşı değil." diyor ve ekliyor: "Bu bütün sınırları aşan bir dünya savaşı. "

BM genel sekreteri Ban Ki-moon, hareketi tetikleyen unsurun küresel mali kriz olduğunu belirterek şunları söyledi: "Wall Street'te başlayan ve bütün dünyada görülen protestolarda, insanlar hayal kırıklıklarını gösteriyorlar."

Bir ay boyunca hareketin Anti-Wall Street hissine ilgisizce empatisini sunan açıklamalardan sonra, Barack Obama'nın sözcüsü protestocuların terimini benimseyerek kendilerine "yüzde 99" yakıştırmasını yaptı. Beyaz Saray sözcüsü Josh Earnest: "Başkan, ekonomik iyileşmemizi desteklemek için Washington'da daha fazlasının yapılması gerektiğine dair ihtiyaçla ilgili olan kendisinin de paylaştığı hayal kırıklığını tanımaya ve Amerikalıların %99'unun çıkarlarının iyi temsil edildiğini garanti etmeye devam edecek." açıklamasını yaptı.

Protestolar, Occupy hareketinin önerdiği gibi 15 Ocak tarihinde ortaklaşa düzenlenmiş olabilir; ancak halkların öfkesini yansıtan dalga, tabii ki, New York'da başlamadı. Occupy Wall Street, Arap Baharı'na olan borcunu dile getirdi. Kanada temelli Adbusters kampanya grubu da harekete ilham kaynağı oldu ve ilk aşamalarda hareketin bir bölümü bu grup tarafından organize edildi. Şili ve İsrail'deki protestolar da ABD'dekilerden önce başlamıştı.

Her hareketin kendi yerel tadı vardı. İsrailliler barınacak yer, pahalı yaşam koşulları ve "sosyal adalet" konularından şikayetçiydiler. Şili'de eğitim sorunu katalizördü. Yunanistan'da, tasarruf önlemlerine karşı tepkiler görüldü. Filipinler'de ise ABD emperyalizmi açıkça hedef alındı. Ama hareketleri birleştiren unsurlar da vardı: Çadırlar, sosyal medya ve "insan mikrofon" - topluluğun konuşmacı tarafından söylenen sözleri yüksek sesle tekrarladıkları ve anlaşma için ellerini havaya kaldırıp parmaklarını oynattıkları bir düzen. Kapitalist düzen ve şirketlerin açgözlülüğüne duyulan öfke açıkça ortaya kondu.

İtalyan medyası, geçen hafta Roma'daki protestoları düzenleyenlerin pek çoğunun daha önce İtalya'nın kuzeybatısındaki Val di Susa bölgesinde eğitim aldıklarını iddia etti. Bu bölgede protestocular yeni bir yüksek  hızlı tren hattının inşasını engellemeye çalışmışlardı.

İtalyan La Repubblica gazetesi pazartesi günü, kendisinin de dahil olduğu bir grubun Yunanistan'a giderek oradaki protestoculardan öneriler aldıklarını söyleyen bir isyancıdan alıntı yaptı.

Tehlikeli ekonomik durumu dikkate alındığında, en iyi odaklanmış toplumsal öfkenin görüldüğü Yunanistan'da, geçen cumartesi bir araya gelen yüz kişilik topluluk oldukça ufak kaldı. Bu hafta, grevler, iş durdurmalar ve oturma eylemleri iki günlük genel iş bırakma ile tavan yapacak.

Berlin'de polis, tarihi Reichstag parlamentosunun önünde kurulan çadırları söktü ve uyku tulumlarına el koydu; çünkü Reichstag etrafındaki bölgedeki protestoya kapalı alanda yapılan bütün gösteriler kanun dışı kabul ediliyor. Pazartesi günü bir protestocu, Berlin'deki Occupy hareketinin henüz gelişme aşamasında olduğunu ve en iyi nasıl ilerlenileceğine dair bir konsensüs aradıklarını belirtti. Protestocu, Reichstag'ın geniş girişinin üstünde asılı duran ve Rsichstag'ı "Dem Deutschen Volke"ye, yani Alman halkına adayan meşhur yazıtı işaret ederek "bu sembolik açıdan önemli" dedi ve ekledi: "Bizim de demokraside bir rol oynamamız gerekiyor."

Kaynak: "Local Action with Global Message", Eshter Addley, Guardian Weekly, 21-27 Ekim sayısı


Occupy Wall Street hareketi hakkında bilgi edinmek için: 
http://occupywallst.org/
http://wearethe99percent.tumblr.com/

Hiç yorum yok: