16 Kasım 2011 Çarşamba

Bir Derdim Var Bin Dermana Değişmem Asla Serisi



Şike iddiaları gündeme geldiğinden beri Beşiktaş hakkında bir tane dahi yazı yazmadım. Gerek Demirören'in gün be gün kulübü kimiliğinden uzaklaştırması, gerek izlediğimiz maçların ne kadar adil olduğuna dair bir fikrimin olmaması beni yazmaktan soğutan esas sebeplerdi. Bu süre zarfında ne Simao'ya havaalanında siyah-beyaz bilekliklerimi vermemden, ne Egemen'in aradığımız mücadeleci ruhu bize bir nebze de olsa geri kazandırmasından, ne de Euro 2000 elemelerinden bu yana Ukrayna milli takımının kalesini koruyan Shovkovskiy'nin 90+3'te kalemizde gol aradığı pozisyondan bahsettim. Ancak, Gençlerbirliği maçında Egemen'in kendi kalesine attığı gol, öyle hatıraları beraberinde getirdi ki, onları yazmadan rahat edemeyeceğimi fark ettim.

Beşiktaş tribünlerinin bu sezon söylemeye başladığı, benim de Antalya maçında kapalı alt tribünde eşlik etme mutluluğuna eriştiğim güzel bir tezahürat var. "Bir derdim var, bin dermana değişmem asla" dizesiyle biten tezahürat, Beşiktaşlıların takımlarına dair hislerini gayet güzel açıklıyor. Sadece bu yıl, 3-0'ın rövanşında kahır çektiğimiz Alania maçı, 90+'da yenilen golle (ki buna şaşıran Beşiktaşlı olduğunu hiç sanmıyorum)kaybedilen Kiev deplasmanı, Ersan'ın ve bir maç bile göremediğimiz Bebe'nin 6 aylık sakatlıkları, Beşiktaş'ın dertlerinin bitmeyeceğini bize yeniden hatırlattı. Hoş, Beşiktaş'ın bu ara menajerlerin ve basiretsiz yöneticilerin elinde oyuncak olması hepsinden çok acı veriyor; ama yine de saha içinde kalmaya gayret ederek son 10 yılın içimize dert olan 10 maçına bakmak istedim. Maçların içinde içimizi burkan saha dışı hikayeler de varlıklarını bir şekilde hissettireceklerdir nasıl olsa.

Serinin açılış yazısını ise bu listede yer almayan bir maça ayırdım. Listeye girmemesi üzerimizde bıraktığı etkinin azlığından değil, maçın on yıldan fazla bir zaman önce oynanmış olmasından kaynaklanıyor. Yoksa, listede zirveyi zorlaması fazlasıyla muhtemeldi bu maçın. On yıl sınırını da, aklımın ermediği Valerenga, Steagul Roşu vs. maçlarını dışarıda bırakmak için özellikle seçtim; ama Egemen'in geri pasıyla aklıma gelen maça bir kıyısından değinmem gerekiyordu. Teleon'dan yayınlandığı için izleyemediğim bu maçın sonucunu öğrendiğim andan özetleri görene kadar Sead Halilagiç'e kızmakla meşguldüm. Özetlerde ise Türk futbol tarihinin en büyük kişisel travmasına tanıklık etmşitim.

Gollerini yukarıda görebileceğiniz maçın içinde anlatılacak o kadar çok hikaye var ki aslında. "Kaptan" Şifo Mehmet'in Beşiktaş ile özdeşleşen hırsı (Beşiktaş - Antalya maçları başlamadan Şifo'yu tribünlere çağırdığımız anlarda hep bu gol gözümün önüne gelir), önümüzdeki yıllarda Galatasaray - Beşiktaş maçlarının en çok yuhalanan ismi olan Ayhan Akman'ın Beşiktaş formasıyla Şifo'ya yaptığı güzel asist ve şampiyonluğu Galatasaray'a getiren Sead Halilagiç(k.k.) golü. Fevzi'nin başını ellerinin arasına almasıyla karısının gözyaşlarının art arda verildiği sahne Beşiktaşlılar için dayanılacak gibi değil. Liste dışı saydığım bu maçla hem bir derdim var serisinin açılışını yapalım, hem de hafta sonu oynanacak olan derbi maçına blogu hazırlamış olalım. Haklısın Güntekin, çok ters bir hareket.

Hiç yorum yok: