20 Ekim 2010 Çarşamba

Derbi Öncesi Fenerbahçe

Yobo, Caner, Stoch, Dia, Niang... Yedek kulübesi transferleri olan İlhan ve Serkan haricinde tüm bu transferlerin ilk kez birlikte oynadığı, Alex'siz, onun yerine oynayan Özer'in 15. dakikada Konyasporlu kasaplara kurban edildiği ve artık klasikleşmiş gollü bir Konya galibiyetiyle sonuçlanan bir maç izledik.

Aylardır farklı sebeplerle Fenerbahçe maç yazısı yazamamıştım. Bazen gerçekten yazı yazmanın da ötesinde, hakkında konuşmak bile istemediğim bir dizi Fenerbahçe maçı oynandı. Bunların çoğu sezon başına; Avrupa'dan galibiyet alamadan elendiğimiz, ligde arka arkaya önemli saydığımız maçları (Trabzon, Kayseri, Beşiktaş) kazanamadığımız döneme denk geliyor. O zamandan bugüne ne değişti de Fenerbahçe son 3 haftada 13 gol atarak Galatasaray derbisini beklemeye başladı ona bakmak lazım.

Geriden başlayalım. Kişiliğiyle, dengesizliğiyle, riskli oyunuyla Fenerbahçe defansında olmayı hak etmediğini düşündüğüm ve sezon başında takımdan ayrılması gerektiğini söylediğim Bilica'nın yerine, basit ve hatasız oynayan, sahada sadece işini yapmaya odaklı, Premier Ligde Everton'da 200'ün üstünde maça çıkmış Joseph Yobo transferi, Fenerbahçe için ilaç gibi geldi. Zaten kiralık transferine hiç sıcak bakmayan ve yakın zamandan hatırlayabildiğim kadarıyla Marcio Nobre ve Alper Akıcı hariç kiralık adam almayan yönetim, Nobre'den sonra 2. kez bir kiralık transferde nokta atışı yaptı diyebilirim.

Benim için 2. önemli olay, hep yazdığım ve söylediğim gibi Fenerbahçe'de yeri olması gerektiğine inanmadığım Cristian Baroni'yi takımdan kesip Mehmet Topuz'un onun yerinde denenmesi oldu. Onun performansını beğenen de beğenmeyen de oldu doğal olarak. Benim ise görüşüm belli. Ligin ilk haftasındaki 4-0'lık Antalyaspor maçından sonra, o maçta sağ kanat oynayan Mehmet hakkında şunu yazmışım: "O bölgede oynarsa Fenerbahçe orta sahası yumuşar diyemiyorum; çünkü halihazırda o bölgenin zaten sert olmamasının sebebi o işi yapması gereken Cristian Baroni..." Zamanla o bölgede oynamaya alışacağına ve daha fazla mücadelenin içinde yer alarak kendini geliştireceğine inanıyorum.

Gelelim kanatlara... Transfer dönemi sürecinde benim hayalimdeki Fenerbahçe 11'i şöyleydi: Volkan - Gökhan Lugano İlhan/Bekir Santos - Mehmet Emre - Dia Alex Stoch - Yabancı Forvet. Alabileceğimiz Türk stoper (ya da Serdar Taşçı gibi geleceğine ihtimal vermediğim Türk asıllı Alman oyuncu) olmadığı için 2 yabancı hakkımızı stoperde harcamayız ve oraya İlhan ya da Bekir'i monte edebiliriz; maçına göre de Alex-Özer değişir, Bilica ilk 11 oynar diye düşünüyordum. Çünkü uzun yıllar sonra ilk kez 2 kanadımız da gerçekten kanat oyuncularıydı ve genç yaşta olmalarına ve bazı Fenerbahçelilerin beklentilerini karşılayan transferler olmamalarına rağmen oyunları merakla bekleniyordu. Stoch'u zaten sezon başından beri izliyoruz. Dia da özellikle Beşiktaş ve Kasımpaşa maçlarıyla birlikte bu maçta da ne kadar çabuk, hızlı, etkili ve asistçi bir oyuncu olduğunu gösterdi. Kendisiyle ilgili duyduğum endişe, arkasında oynayan Gökhan'a defansta yeterli desteği verip veremeyeceği. Çünkü Stoch da bazen bu sıkıntıyı arkasındaki oyuncuya yaşatıyor. Kapalı ve sert oynayan rakiplere karşı ise Dia konusunda çok endişe duymuyorum; çünkü bunu Ziya Doğan'ın Konyaspor'undan daha ileri düzeyde yapan bir takım tanımıyorum.

Maçın kahramanı Emre'ydi. Niang içinse söylenecek tek şey, Pierre van Hooijdonk ayrıldıktan sonra niye gelmedin ulan Allahsız!

Çok formda bir halde Galatasaray maçına çıkıyoruz ve Moist gibi tüm Galatasaraylıların canını sıkan sorunlu Galatasaray yönetimi, derbiye 4 gün kala Galatasaray'da işleri iyice çıkmaza soktu bana göre. Bu saatten sonra ne olur, Galatasaray'ın bana göre çok da kötü olmayan kadrosunu kim adam eder bilmiyorum ama bu sıkıntılı durum beni derbi öncesi tedirgin ediyor. Canım sıkkın olduğunda ara sıra izlediğim bir video vardır: Galatasaray'ın UEFA'yı aldığı dönem, Sami Yen'de Samuel Johnson'ın abuk bir frikik golüyle 1-0 kazandığımız derbi öncesinde röportaj yapılan tüm Galatasaraylıların fark beklentisini ve Osman Tanburacı'nın "Bu maçta her şey olur, sadece bir şey olmaz. Fenerbahçe kazanamaz." türü laflarını ve maç sonundaki pişkinliğini izledikçe eğlenirdim. Şu an durum o kadar rencide edici olmasa da oraya doğru gidiyor. 10 yıldır Kadıköy'de perişan olan, teknik direktörsüz, formsuz bir Galatasaray, son 3 maçında 13 gol atmış Fenerbahçe'ye bu sezon da "sürpriz" yapamazsa bir daha uzun bir süre zor diye düşünüyorum. Güzel, hakemsiz, sorunsuz bir derbi olsun, sürprize de yer olmasın :)

Hiç yorum yok: