13 Kasım 2010 Cumartesi

Aman Abla Yavaş Vur: 2010 Kadınlar Tenisi #1


Geçtiğimiz sezon başladığımız "Aman abla yavaş vur" sezon sonu değerlendirmelerinin ilk kısmında sezonun öne çıkan başlıklarından bahsetmeyi uygun gördüm. İşte maddeler halinde bu WTA sezonunun öne çıkan gelişmeleri:

1. Şampiyon Kimliği


Serena Williams ve Clijsters'ın yeni nesillere bu sezon verdiği en büyük ders, bir grand slam kazanmanın karakter meselesi olduğunu ispatlamaları oldu. Bu sezon grand slamleri kazanan 4 ismin de 27 yaş ve üstünde olduğu düşünülürse, yeni gelen gençlerin daha çok çalışmaları gerektiği ortada. Serena'nın formunun zirvesinde olduğu bir dönemde onu zorlayacak dahi bir tenisçinin olmadığını bu sezon bir kez daha anlamış olduk. Eğer toprak üstadı olan Henin da tenisi bırakmadan formda kalabilseydi, sanıyorum yeni gelen isimlerden hiç biri bu gerçek şampiyonları zorlayıp bir grand slam şampiyonluğu elde edemezdi.

2. İstikrarsızlık

Kadınlarda her grand slam turnuvası o kadar fazla sürprize sahne oluyor ki, artık 30'lu sıralardaki tenisçilerin ilk ondaki isimleri yenmesine hiç bir turnuvada sürpriz gözüyle bakılmaz oldu. İşi daha kötüye götüren ise çıkış yapan her isimle umutlandıktan sonra bu isimlerin çıkışlarını sürdürememeleri ve işleri daha da karmaşık hale getirmeleri. Örneğin Wimbledon'da çıkış yapıp V. Williams'ı eleyen ve yarı finalist olan Pironkova'nın adını bir daha duyabilecek miyiz? Fransa Açık finalistleri Schiavone ve Stosur'un Wimbledon'dan ilk turda elenmeleri zaten bardağı taşıran son damlaydı. Bu keyifsiz durumdan ne zaman kurtulabiliriz bilemiyorum; şu an için tek umudum Wozniacki ve Zvonerava'nın geldikleri yerin kıymetini bilip kadınlarda unuttuğumuz istikrarı yakalamaları.

3. Dementieva'nın vedası


Sanıyorum istikrarsızlık denince akla gelen bir numaralı kadın tenisçi olan Elena Dementieva ise kariyerine son noktayı koymaya karar verdi. Bir grand slam kazanacak yeteneğe fazlasıyla sahip olan; ancak mental dayanıklılık gerektiren maçlarda sürekli yaşadığı gelgitlerle bu hedefine ulaşamayan Dementieva'nın kariyerinin zirvesi ise 2008 Pekin Olimpiyatları'nda kazandığı altın madalya, ki bir sporcu için olimpiyat şampiyonu unvanının önemini tarif etmeye sanıyorum gerek yok. Son yıllarda Rus tenisçilerin sayısının katlanarak artmasında da Dementieva'nın çıkışının payı olduğunu eklemek gerekiyor.

4. Wozniacki zirvede

Jankovic'den iki yıl sonra yine sezon içinde grand slam kazanamayan bir isim WTA sıralamasında sezonu birinci sırada tamamladı; ancak tenis camiasında büyük çoğunluk bu olaya 2 yıl önceki kadar tepkili değil. Nedeni ise grand slam şampiyonu olmayı başaran S. Williams ve Clijsters'ın sezon içi sakatlıkları ve henüz yirmi yaşındaki bir tenisçinin dünya bir numarasına yükselmesinin yarattığı sempati olsa gerek. Danimarka dinamiti Wozniacki 20 yaşında 6 wta turnuvası kazanarak dünyanın zirvesine oturmayı başardı; ancak önümüzdeki sezon bir grand slam kazanamazsa şu an kapalı olan ağızlar dırdır etmeye yeniden başlayacaktır.

5. Henin'ın Dönüşü


Henin'ın dönüşü Clijsters'da olduğu gibi Henin'a yeni grand slam şampiyonlukları getirmedi ve sakatlığın ardından tekrar form tutup tutamayacağı da soru işareti. Buna karşın Avustralya Açık'ta finale kadar yükselerek "acaba?" sorusunu hepimize sordurması ve finalde Serena Williams'la kafa kafaya mücadelesi burada isminin anılması için yeterli. Yukarıda bahsettiğim şampiyon kimliğini ispatlaması için bu kadarı yeterli oldu. Umarım yeni sezonda sağlıklı bir Henin'ı izleme şansına kavuşuruz.

6. Zvonereva'nın yükselişi

Wimbledon ve Amerika Açık'ta final ve sezon sonu sıralamasında ikincilik. Açıkçası Zvonareva'nın kariyerinde bu sıçrayışı yapabileceğine pek ihtimal vermiyordum; ama o beklentileri aşarak zirveye doğru tırmanmaya başladı. 2011 sezonunda kadınlarda yeni bir grand slam şampiyonu çıkma ihtimalinin oldukça ve Zvonareva'da grand slam şampiyonları listesine adını yazdırmak için önemli bir aday konumuna gelmeyi başardı.

Hiç yorum yok: