
Ali Sami Yen'de 6 yıldır puan dahi alamayan Beşiktaş'ın bu şanssızlığını "Ali Sami Yen'deki son derbi" başlığı altında incelenen maçta kırması, Beşiktaşlılarca hoş bir tebessümle, Galatasaraylılarca da bir parça buruklukla hatırlanacak kuşkusuz. Hatırlamak demişken, maçın sonunda Cenk Gönen'in "Nietzsche'nin bir sözü vardır" diye başlayan açıklaması sanıyorum bu maçtan en uzun süre hafızamda kalacak olan ayrıntıdır. Alıntı yaptığı cümlenin "Unutan iyileşir" olmasının bu duruma ironi kattığının farkındayım ve yazının geri kalanını da bu ironinin üzerine kurdum; ama önce bütün medya görevlilerini Cenk ile acilen bir söyleşi yapmaya davet ediyorum. Her oyuncu saha içinde yaptıklarıyla büyür; ama yalnızca bazıları kişiliği ile efsane olur. Cenk, efsaneliğe doğru giden uzun mu uzun yolda dün hem saha içinde hem de saha dışında ilk adımını attı, bunu görmeden geçmek olmazdı.
Yazımın geri kalanını derbinin bana hatırlattıkları üzerine kurduğumdan bahsetmiştim, şimdi bu anıları notlar halinde aktarıyorum.
- Öncelikle Cenk Gönen'in Pino'yla karşı karşıya kaldığı pozisyonda ayakta kalması bana, 2000'lerde Beşiktaş formasını giyen en iyi kaleci olan Oscar Cordoba'yı hatırlattı. Böyle bire bir pozisyonlarda hemen yatmaz ve rakibi hataya zorlardı Kolombiyalı eldivenimiz. 2005-06 sezonunda Hasan Kabze'nin inanılmaz golü nedeniyle suçlanıp gitmesini bir türlü unutamadım.
- Guti'nin golden sonraki gülüşü bana Sergen Yalçın'ın meşhur "Sergen attı şampiyonluk geldi" golünüden sonraki içten gülüşünü hatırlattı. Guti dün akşam, geçen yıl kaybettiğimiz Fenerbahçe maçından sonra yazdığım yazıda geçen büyük maçların sonuçlarını maçın ağırlığını kaldırabilen yıldızların belirleyeceği iddiamı destekleyen güzel bir örnek verdi. Guti'nin yaptığı asistin benzerlerini kepçe kulaklı efsane de az yapmamıştı. Sergen zaten büyük maçları alma becerisini bizlere yıllar yılı Fenerbahçe ve Galatasaray maçlarında göstermiştir. Onun da hayatımda ilk defa stadyumda izlediğim ve 1996-97 sezonunun son maçı olan Ankaragücü maçının ardından 5 yıl siyah-beyazlı formadan uzak kalmasını unutamam.
- 8 yıl sonra Ali Sami Yen'de alınan galibiyet ister istemez İbrahim Üzülmez'in sağ ayağıyla attığı golü hatırlattı. Efsanevi yüzüncü yıl kadrosundan bize miras kalan son isim Deli İbrahim. o gün Ali Sami Yen'de attığı gole karşın, onun 8 yıl sonra Sergen, İlhan Mansız, Zago, Cordoba, Giunti, Tayfur, Pancu, Nouma gibi bir Beşiktaş efsanesi olacağını söyleseler inanmazdım. 2008-09 şampiyonluğunda Üzülmez'in yerine kupayı Delgado'nun kaldırmasını da unutamam. Mustafa Denizli'nin son maçta kaptanlık bandını kendi elleriyle Üzülmez'in koluna takmasını ve Deli İbo'nun gözyaşlarını unutamayacağım gibi.
- Kewell'ın son dakikada attığı gol, 3 yıl önce bir başka Liverpool efsanesi olan Gerrard'ın İnönü'de son dakikada durumu 2-1'e getiren kafa golünü hatırlattı. Belli ki İngiltere'de top koşturanların bu tip gollere bir yatkınlığı var. Liverpool deyince de neyi hatırladığımı biliyorsunuz zaten. Ama benim o mağlubiyete herkesten bir parça daha fazla üzülmemin nedeni, 2007 yılının yaz aylarında İngiltere'ye gitme şansı bulduğumda Liverpool formasına Gerrard #8 yazdırdığım gün gözlerimde oluşan pırıltıdır. Yıllar yılı İngiltere'de desteklediğim (halen de desteklerim, ayrı mevzu) takımdan bu farkı yemeyi unutamam. 7 yiyin 9 yiyin; ama 8 yemeyin be arkadaş, büyük bir heyecanla aldığım formanın arkasında yazıyor o numara.

- Ali Sami Yen'de bir penaltı golüyle öne geçmemiz bana son yıllarda BJK - GS derbilerinde ne kadar çok penaltı düdüğü çalındığını hatırlattı. Holosko'nun iki yıl önce bu kez penaltıyı yapan isim olması da bu çağrışım da etkili oldu tabii ki. O gün Baros'un iki penaltı golü, önceki iki sezonda da Nonda ve Ümit Karan'ın penaltı golleriyle Galatasaray Ali Sami Yen'de galip gelen taraf olmuştu. Beşiktaş'ın 2003-04 sezonunda iki uyduruk penaltıyla 2-1 kazandığı maç da Ali Aydın'ın son maçı olmuştu.
- Nobre'nin kafayla attığı gol ise bana 2006'da Galatasaray'a karşı Süper Kupa'yı kazandıran golünü hatırlattı. Tigana'yla yola çıktığımız yeni dönemde dünkü İsmail, Ersan ve Cenk gibi yeni yeteneklere benzer şekilde Gökhan Güleç, İbrahim Akın, Burak Yılmaz, Serdar Kurtuluş forma giyiyordu. Şimdi neredeler diye sorası geliyor insanın; ama buraya yazdığıma göre onları da hala unutmamışım.
- Eski Açık'ta açılan pankartlar geçtiğimiz şubat ayı Moist ile birlikte Galatasaray - A. Madrid maçına gidişimizi hatırlattı. İpler üzerinde kaydırılarak açılan Aslan pankartının arkasında beklediğimiz günü hatırlayıp "benim de orada bir anım var" dedim. Forlan'ın "ben santraforum" dediği golü ve sonrasında Nevizade'de otobüs beklerken içilen 35'liği de unutacağımı sanmıyorum.
- Son olarak Cenk'in yaptığı açıklamayla birlikte herkesin hatırladığı bir başka Galatasaray maçı var ki, kalecimiz Fevzi Tuncay'ın o maçta yaptığı hatayı unutup iyileşmesi ne kadar mümkün olur bilmiyorum, zira Beşiktaşlıların ortak hafızasından asla çıkmayacak olan bir şampiyonluk maçıydı.

Anılar geride kalıyor ve hayat devam ediyor, yeni maçlar yeni kahramanlar ve hainler yaratıyor. Bu maç benim anılarımda yurt dışında izlediğim ilk derbi olarak kalacak. Almanya'da yaşayan Türklerin önemli çoğunluğunun Galatasaraylı olduğu gerçeğiyle birlikte dün maçı izlediğim yerde kendimi adeta yurt dışından bir takımı destekliyormuşum gibi hissettim. Bunun da altında 2000'lerin başında Galatasaray'ın başarı kelimesiyle özdeşleşebilen nadir Türk markalarından biri olması yatıyor. Bu örnekten hareketle maç sonu benim aklımdan geçeni Aceto yazmış ve büyük başarıların üzerine oluşan yeni Galatasaray profilinin bu bunalımın altından nasıl kalkacağını merak ettiğini söylemiş. Neyse bu konu için blogda başka bir uzman var, yorumları ona bırakıyorum (Bu arada kendisi hesabı Bank Asya'dan açmış ve oldukça karamsar görünüyor). Beşiktaşın yarışa dönmek için pazar günü oynanacak olan Bursaspor maçında bir şansı daha olacak. Umarım Bobo ve Q7'nin yokluğunda Hz. Guti bizi ilk yarının sonuna kadar yarışta tutmayı başarır.