15 Kasım 2010 Pazartesi

Yönetim, Futbolcu, Taraftar... Altüst Oldu Galatasaray!


Daha bir ay önce bağırıyordunuz Rijkaard istifa diye. Neymiş, takımı berbat hale getirmiş. Yerine kim gelse daha iyiymiş. İmparatorunuz Terim takımın ne denli bir bokun içine battığını görmüş olacak ki tereddüt bile etmeden geri çevirdi kendisine yapılan teklifi.

Garibim Hagi ise ne yapsın, belki de son şansı teknik direktörlük kariyeri için. Gelmekten başka hiçbir çaresi yoktu. Zaten dibe vuran teknik direktörlük kariyerinde kapıyı çalan müthiş bir piyango gibiydi bizden gelen teklif. Bu içler acısı takımı belki düzlüğe çıkarırdı, kahraman olurdu, beceremezse kaybedecek hiçbir şeyi yoktu. Bu "bozuk" taraftarın doğru saati gösterdiği nadir konulardan biri uzun vadede Hagi'nin asla unutulmayacağı gerçeği.

Hagi ile ilgili ufak bir şey daha söylemek gerekirse, dünkü kiralık futbolcu açıklamasının çok yanlış olduğunu düşünüyorum. Bence bu açıklamayı Insua'yı hedef göstererek yapmış olamaz, çünkü çok mantıksız geliyor kulağa. Transferinin detayları hala belirsiz olan, taksitleri ödenmesse Wolfsburg'a dönecek, denilen Misimoviç'i kastettiğini düşünüyorum. Ha yok, Insua'dan bahsediyorsa, "Hirsizsiniz!" mevsimini hayli erken açtı Gica.

Olan Rijkaard'a oldu. Adamın efendiliğine pişkinlik dediniz. Bu kadar yanlışın içinde doğru yapılan tek şeyin kendisiyle devam etmek olduğunu anlamadınız. Tabii bu doğru tek başına hiçbir şeyi değiştiremeyecekti, orası ayrı. Ama bir yerden başlamak lazımdı. Kelleye aç olmak ne kadar tuhaf şey be arkadaş... Almadan rahatlamıyoruz.


Umarım şimdi kıçıyla gülüyordur Rijkaard, atkı bile tutmayı beceremeyen, tepetaklak olmuş Galatasaray taraftarına. Maç sırasında oyuncusuna kasap gibi girildiğinde bir tepki göstermekten bile aciz, takımı uyutmaktan başka hiçbir işe yaramayan, uğultudan başka ses çıkaramayan berbat bir tribünümüz var artık. Abdul Kader Keita tezahuratları, sahaya atılan koltuklar, yakılan ateşler, Galatasaray ismini cümle aleme rezil etmeler... Bunları Fenerbahçe taraftarı yapınca zevkten dört köşe olurdunuz, şimdi onlar oturur izler katıla katıla. Hoş, hiçbir üç büyüğün gülecek hali kalmadı ya...

Yönetimin sportif saçmalıklarına diyecek bir şey yok. Kaliteli Türk oyuncu alınmadan bu takımın düze çıkma şansı sıfır. Bu gerçeği taraftar olarak iki senedir göremesek de, onların görevi bunları öngörmekti. Yapamadılar, gitmeliler. Ama Özhan Canaydın zamanında klubün battığı ekonomik bataklık yüzünden bir başkan adayı dahi çıkmazken, önümüzdeki ilk seçimde kaç başkan adayı çıkacağını göreceğiz. Ve bence bu da şimdiki yönetimin ekonomik başarısının bir kanıtı olacak.

Ancak alınacak kelle kalmadığında futbolcuların kellesine yöneldin, ey Galatasaraylı. Senin basiretin de bağlanmış. Şimdi ayıklayın bakalım pirincin taşını...

2 yorum:

Ümit Mutlu dedi ki...

5-6 ay sonra aynı tarife Schuster'e uygulanacak diye korkuyorum..

Yaz Helvası dedi ki...

Açıkçası Euro 2008 sonrası kadronun çekirdeğini oluşturan Galatasaray'ın ligi domine edeceğini düşünüyordum; ama yanıldım. Yanılmamın arkasında ise oyuncuların kendilerine hedef koymayı bilmemeleri yatıyor. Servet'in Marsilya transferi olmadıktan sonra yaşadığı düşüş ortada. Hedef koymayı bilse Rijkaard'a küseceğine Rijkaard'ın referansının önemini fark edip daha da çok çalışırdı. Hiddink'in referansının Ji Sung Park'ı nerelere getirdiğini görüyoruz; ama milli takımda bu örneği hatırlayan bir tane oyuncu var mı merak ediyorum. Futbolcular ligdeki Türk kontenjanına güvenip kendilerini geliştirmiyorlar. Federasyonun harcanan 2008 kadrosundan ders alıp nüfus cüzdanıyla kontrat garantisi veren sistem yerine altyapıdan oyuncu yetiştirmeyi teşvik eden bir sisteme geçiş yapması gerekiyor.

Taraftarla ilgili demin ekşibeşiktaş bloguna bir şeyler karalamıştım sonunu buraya da yazayım: Biz kazanarak tatmin olmayı, kaybedince suçlu bulup yine tatmin olmayı amaçlayan bir futbol düzenine sahibiz. Futbol ve düzen kelimelerini Türkiye için yan yana getirerek de hata yaptığımın farkındayım. Büyük çoğunluğun futbola, futboldaki bilgi birikimine ve yaratılan değerlere ne sevgisi ne de saygısı var. Onun için yaşananlar bana hiç de şaşırtıcı gelmiyor. Lucescu bu ülkede Galatasaray'a Ş.Ligi çeyrek finaliyle en büyük Avrupa başarılarından birini, Beşiktaş'a 85 puanla efsanevi bir şampiyonluk kazandırdı. Sonucunda iki kulüpten de "aman gitsin" diyerek kovuldu; çünkü Galatasaraylılar her sezon Avrupa'da kupa kazanacaklarını, Beşiktaşlılar her sene 80 puanla şampiyon olacaklarını düşünmeye başlamışlardı. Bilgi birikimine, yapılanmaya inanmayıp sürekli kısa vadede tatmin olmaya çalışan taraftar kitleleriyle yaşanan her şey normaldir.