28 Ağustos 2010 Cumartesi

İlk Buluşma


PSV'nin Eredivisie'deki 3'te 3'ü, aynı haftalarda Galatasaray'ın hüsranla biten maçları, ve bizim Galatasaray maçlarını izlemeyi tercih etmemiz sebebiyle içimizde büyük bir pişmanlık vardı açıkçası. Lyiv maçını izlemeyi aklımızın ucundan bile geçirmedik o yüzden. Biletler ucuz, takım formda, hiç düşünmeden Philips Stadion'un yolunu tuttuk PSV - Sibir maçı için. Sibir ilk maçı 1-0 kazanmıştı.

Ankara'da yaşamanın en büyük eksikliklerinden biri şehirde futbolu hissedememektir benim için. İstanbul'da maç günleri yaşanan hareketlilik çok hoşuma gider mesela. Çok şükür Eindhoven'da bu kültür var. Stat etrafına kurulan fast food çadırlarında yemek yiyip bira içerken tribün kurtlarıyla da muhabbete girdik. Sibir maçı için fazlasıyla aktif bir kalabalık vardı. AZ maçında neler kaçırdık kim bilir...

Yurtdışında daha önce maç izlememiş biri olarak oturarak maç seyretmenin çok tuhaf bir his olduğunu söylemeliyim. Ayrıca devre arasında zorlanmadan içecek bir şeyler almaya inmek, ama inerken önündeki koltuğa basmanın hayvanlık olacağını anlamak ve merdivenleri kullanmak... Bunlar çok tuhaf hisler :)

35bin kişilik stadın 20bin'i doluydu sadece. Sahaya çok yakın olmanıza rağmen Ali Sami Yen gibi bir heybet hissedememek ya benim ön yargım, ya da gerçekten Sami Yen'in büyüsü. Tribünler harika. Herkes otursada kale arkasındaki bir grup tüm tribünü yönetiyor. Maç boyunca her aut atışında Sibir kalecisini ıslıklayarak sonunda sarı kart yedirtmeyi başardılar. 5 golle birlikte de tam bir dalga konusu oldu kendisi.


PSV'nin kalbi diyebileceğim isimler ise Engelaar ve Toivonen. Engelaar bizdeki malum orta saha üçlüsünü düşününce iç geçirtiyor bana sadece... Ama Özellikle Toivonen takımın tam anlamıyla beyni. Atak başlangıçlarında derine gelerek top istiyor, oyunu yönlendirip ileri gidiyor, son vuruşlarda da etkili oluyor. Boyu uzun olmasına rağmen ayaklarına çok hakim. Muhteşem bir oyuncu kesinlikle. Sibir maçında Berg'in arkasında ikinci forvet gibi bir rol üstlendi. Liverpool'a transferi gündemdeymiş, gerçekleşirse PSV'nin en son ve en havalı ihracı olacaktır Avrupa futboluna. Bu İsveç-Finlandiya kırması arkadaşın ismini formaya yazdırmayı bile düşündüm maçtan sonra. Hem numarası da 7, numaraların en karizmatiği.


Yeni transfer Jeremain Lens ise gerçekten harika bir yetenek gibi gözüküyor. En azından Sibir maçında sağ kanadı darmadağın etti. Taraftar da kendisini şimdiden çok sevmiş gibi. Biri penaltıdan olmak üzere 2 gol atan Dzsudzsak'tan ise çok bahsetmeye gerek yok... Nereden bulurlar bu kadar yetenekli adamları, anlamıyorum...

Sonuç olarak 1-0'lık yenilginin rövanşında, PSV Sibir'i 5'leyip gönderdi, biz de bu sezon ilk kez adam gibi bir maç izlemiş olduk. Galatasaray - Lyiv maçı değerlendirmesini de hemen şuracıkta yapacak olursak, Sibir tam olarak bizim dengimiz bir takım... O sahada Sibir yerine biz olsak, 4 ila 6 arası bir şey de bize sallardı PSV...

Hiç yorum yok: