27 Ekim 2010 Çarşamba

Schuster Ne Oynatıyor?

Kayıp bir yıl olarak geride bırakılan 2009-2010 sezonunun ardından önemli transferler ve yeni bir hocayla anlaşan Beşiktaş yeni bir yola gireceğini belli ediyordu. Yaz aylarında Schuster'in özellikle Real Madrid'de oynattığı diziliş üzerinden Beşiktaş'ın geleceğini ön görmeye çalışıyorduk; ama takımı görmeden yorum yapmak biraz boşa kürek sallamak anlamına geliyordu. Şimdi aradan geçen 3 ay içinde elimizde pek çok veri birikse de, gerek sakatlıklar gerekse farklı dizilişler yüzünden pek çok Beşiktaşlının kafası yazın olduğundan çok daha karışık görünüyor.

Bunun üzerine bir de defansın önde kurulmasından ve Schuster'in gerek futbolculuk dönemindeki şöhreti, gerekse teknik direktörlük kariyerinde Real Madrid'de şampiyonluk görmesinden dolayı bilinç altında yapılan eşleştirmelerle gelen "Rijkaard gibi mi olacak?" tartışmasını eklediğimizde durum iyice arapsaçına dönüyor. Modern futbol, hücum futbolu ve önde baskı gibi cilalı kavramlar temelsiz şekilde yorumlara aktarılıyor ve bu durum yenilgilerle zayıflayan sinirlere yapılan fazla yükleme nedeniyle ortamı gerginleştiriyor. Sonuç olarak da bizi çözümsüzlüğe sevk ediyor. Bu yazıda bir dakikalığına kafamı akvaryumdan çıkarıp Schuster'in üç ayda futbol felsefesi adına yaptıklarını incelemek ve sorunun kaynağına dair kendimce bir tespitte bulunmak isityorum.

Bugün modern futbola ait olduğunu iddia ettiğimiz dizilişler 1990'larda ofsayt kuralında yapılan değişiklerden (pasif ofsayt ve aynı çizgideki oyuncunun ofsayt olmaması)sonra ortaya çıkmıştır. 4'lü defanstan sonra futbolun ikinci miladı ofsayt kuralındaki değişiklikten ötürü genişleyen aktif alanı etkili kullanma ile ilgilidir. Yeni dizilişlerin pek çoğu da 4-4-2 ve 4-3-3'ten türemişlerdir; ancak 4-4-2'nin 90'lar öncesi sabit versiyonunu İngiltere dışında kullanan takım kalmamasının nedeni, alanı daha iyi savunabilmek için sahayı 4'e bölen 4-2-3-1, 4-3-1-2 gibi sistemelerin tercih edilmesidir. Dünyanın en iyi box-to-box orta sahaları Gerrard ve Lampard'a sahip olan İngiltere'nin sistemi, aktif alan oyuncuların kontrol edemeyeceği kadar geniş olduğu için çalışmamaktadır. Dizilişi açıklamaya çalışırken üç veya dört rakam kullanmamızın nedeni çift ön libero, klasik on numara veya santrafor, kanat kullanımından ziyade, savunma bloklarını kaç hatta kurduğunuzla ilgilidir. Beşiktaş'ın önde Quaresma veya Nobre'yle başlayan, ön alanda Ernst ve(ya) Necip'le devam eden, arkaya geçen toplarda ilk olarak Aurelio, Fink (Necip - Ernst- Guti orta sahasında ise Ernst) sonrasında ise stoperlerin tmeelini oluşturduğu diziliş 4 bloktan oluşmaktadır ve bu nedenle sistemi 4-4-2 veya 4-3-3 diye açıklamak biraz yanlış olur. Tamamen yanlış değil, sonuçta bütün dizilişler 4-3-3 ve 4-4-2 türevi; ama modern futbolda dört bloktan bahsetmemizin nedeni bu, ön libero yaratıcı orta saha vs. önemli değil. Dizilişin geri kalanının belirlenmesi için tabii ki önemli; ama 3 ve 4 rakamlı sistemeleri birbirinden ayıran temel olarak oyunu kaç alana böldüğünüzde yatar.


Benzer şekilde Nobre ve Bobo'nun yan yana oynaması da hücum hattına her zaman 1 yerine 2 yazmamızı gerektirmez. Eğer Nobre Porto maçında olduğu gibi hücum presi beklere yapıyor, Bobo'da oyun boyunca merkezdeki görevinden ayrılmıyor ve takım onun etrafında diziliyorsa bu yine merkez forvetli sistemdir 4-2-3-1 sonundaki 1'de merkez forvetle oynadığınız anlamına gelir. Kayseri'de şartlar gereği sahaya sürdüğümüz takım dışında Schuster geldiğinden beri (ve hatta Real Madrid'de de) merkez forvetli ve alanı (Rijkaard'dan farklı olarak) 4 savunma hattına bölen dizilişleri tercih ediyor, bu nedenle dizilişi asimetrik 4-2-3-1 olarak adlandırıyorum. Ama birisi dizilişi izah edip 4-1-2-3 veya 4-2-1-3 olarak da adlandırabilir. Bir başka örnek vermek gerekirse Schuster Real'deyken de Raul ve Van Nistelrooy aynı anda sahadaydı; ama sistem merkez forvet etrafında (ve 4 savunma hattı olarak) kurulduğu için gerek İspanya'da gerek (bahsettiğim Champions dergisi gibi) UEFA kaynaklarında diziliş 4-2-3-1 olarak adlandırılıyordu. Barca'nın, Rijkaard'ın ve Hollanda ekolünün 4-3-3'ü ise hücumda oyuncuların pozisyonlarının sabit olmadığı dizilişleri anlatmak için kullanılıyor.

Taktik dizlişte rakamlara fazla takılmanın lüzumu yok, önemli olan sistemin felsefesi ve Schuster bunu başından beri değiştirmedi. Savunmada önde baskı yaparak rakibi dengesiz yakalama ve hücumda alanı enlemesine genişletip topla oynama becerisine sahip bir merkez oyuncunun etrafında rakibi dengesiz yakalama üzerine kurulu bu sistem. Forvette Quaresma veya Nobre'nin olması dizilişi değiştirmiyor, merkez santrafor hep Bobo (Brezilya'nın Fabiano - Robinho ikilisi gibi, forvet sayısı iki ama hücum tek forvet düzenine göre şekilleniyor) ve Nobre veya Q7 rakibin bekine pres yaparak 4 kademeli baskıyı başlatıyor. Enlemesine genişlemek için hücuma iki bek birden katılıyor ve defansta orta sahanın önünde oynayan isim kalıyor.(Aurelio, Fink veya Ernst) Bu anlamda 4-2-3-1 veya 4-3-1-2, 4-1-2-1-2 adlandırmaları farklı taktik anlayışları getirmiyor.

Guti'nin yokluğunda merkezde oyunu kuracak Tabata ve Onur verimli olmadı, bu çözülebilir bir sorun. Ama Quaresma geldiğinde dahi takımın kalanı hücumda bu kadar hareketsiz kalırsa sonuca gidemeyiz. Hücum hareketsiz olduğu takdirde "Oynamak için pres yapmayan, pres yapmak için oynayan" takım görüntüsü veriyoruz. Dediğim gibi istediğiniz dizilişi yazın, sonuçta oyun felsefesini değiştiren bir durum yok ve sistemde arıza çıkaran hücumdaki hareketsizlik. Beşiktaş'ın rakamlara ve isimlere boğulan tartışmalardan çok bu hareketsizliğe nasıl çözüm getirebileceğine dair çözüm arayışlarına ihtiyacı var.

1 yorum:

Ümit Mutlu dedi ki...

Eski bir Beşiktaş yazısı aradım şunu iletebilmek için.. :) Fikrini paylaşır ve katkıda bulunursan sevinirim:
http://www.bakisboslugu.com/2010/11/bjk-to-future.html