17 Ağustos 2010 Salı

4-0



30 dakikada 4-0 olan bir maça çift taraflı bakmakta fayda vardır. Omurgası değişmiş bir Antalyaspor; kişiliksiz oynanan 2 Young Boys maçının ardından değişmiş bir Fenerbahçe karşısında daha ne kadar aciz kalabilirdi bilmiyorum. Maçın 4-0 bitmesinin tek sebebi ilk yarının 4-0 bitmesidir. (İlk devrede kaçan gol pozisyonlarının haddi hesabı yok.) Antalyaspor'un omurgası değişmiş derken, defansının bomboş olduğunu söylersem de hem Fenerbahçe'nin hakkını yemiş, hem de hatalı bilgi vermiş olurum. Çünkü gerçekten bomboş bir defansla Fenerbahçe bu takımı geçtiğimiz sezon, aşağıdaki sahne eşliğinde Semih'in attığı son dakika golüyle 2-1 yenmişti:


İşin Fenerbahçe tarafı ise benim açımdan özetle şöyle:

Herşeyden önce, yakın zamanda izlediğim sağ beklerden Young Boys maçlarındaki Bekir İrtegün ile hazırlık maçında Fenerbahçe karşısında ve bu hafta Sivasspor maçında izlediğim Galatasaraylı Ali Turan'ın ardından, Gökhan Gönül'ün ne kadar üst düzey bir futbolcu ve gerçek bir bek oyuncusu olduğu bir kez daha anlaşılmıştır herhalde. Her zaman söylediğim "stoperden bek olmaz" fikrinin altı boş değil. Ayağına top gelince ne yapacağını bilmeyen, adam geçemeyen, atağa çıkamayan, çıktığında orta açamayan adam kanat oyuncusu olamaz. Sadece defansif özellikleri nedeniyle bek yapılan bir stoper yerini yadırgar, karşısına iyi bir adam çıkarsa kevgire döner. Yukarıda saydığım 2 stoper bozması bek bunun en iyi örnekleri bana göre. Bu yüzden yatıp kalkıp Gökhan Gönül'ü bu takıma kazandıranlara ve tabi ki Gökhan'ın kendisine şükretmeliyiz. İnanılmaz oynadığı bir maçı Maiconvari attığı bir golle de süsledi.

Fenerbahçe'nin hücum gücünün bu kadar yükselmesini sağlayan 2. bek de, geçen hafta yeniden çağrıldığı milli takımda ABD'ye karşı Neymar'ın golünün asistini de yapan Andre Santos. Ancak hazırlık kampı ve Young Boys maçlarının ardından, Santos-Stochlu sol tarafımızdan defansif olarak hala endişe etmiyor değilim. Ofansif olarak ise "şimdi onlar düşünsün."

Young Boys maçlarında oynamayan ve mumla aradığımız Lugano'nun varlığı bile (bu maçta gerek olmasa da) defansımıza güvenmemi sağlıyor. Yokluğundaki muhtemel sorunları zaten çok yakın zamanda gördük. Benzer durumdaki Mehmet Topuz ise bu maçın erken koparılmasındaki önemli faktörlerdendi. Mehmet'in gerçek bir kanat oyuncusu olmaması ve geçen sezon istikrarlı bir hücum performansı gösterememesi nedeniyle onun bu ekstra performansı umarım kalıcı olur. Yabancı kontenjanını ve takımdan kesilemeyecek yabancıların olduğunu düşününce onu hem sağ kanatta, hem de Cristian'ın yerine orta sahada kullanabilmeliyiz. O bölgede oynarsa Fenerbahçe orta sahası yumuşar diyemiyorum; çünkü halihazırda o bölgenin zaten sert olmamasının sebebi o işi yapması gereken Cristian Baroni. Young Boys maçından sonra da yazmıştım, ilk 11'de düşünülmemesi ve hatta takımdan gönderilmesi gereken futbolcuların başında geliyor bana göre.

Gelelim maçın kahramanlarına... Niang tribünde olduğu için, medyaya "Niang mı Semih mi" polemiği çıksın mı istedi, yoksa ekürisi Alex önderliğindeki harika paslaşmalara ve hücum organizasyonlarına yazık olmasın diye mi düşündü bilmiyorum, Semih yine gündeme oturmayı başardı. Ama Fenerbahçe kültürü, "9 numara"nın sahibinin yıldız bir yabancı forvet olması gerekliliğini getirdiği ve tanıdığımız kadarıyla Niang da bunu layığıyla yapabileceği için, Semih bu takımın 1. forveti olamaz. Açıkçası Euro 2008 sonrası performansıyla da (sakatlık vs.) bunu başaramayacağını, belki de kaldıramayacağını göstermişti. Maçın diğer kahramanının adı ise tabi ki kimseyi şaşırtmıyor. "Ne onunla ne de onsuz" tabirinin herşeyiyle hakkını veren Alex'le -ne
olursa olsun- sonsuza...

"Onsuz" olmayan tek futbol öğesi ise kesinlikle taraftar.

Paok maçından güzel bir oyun ve rahat kafayla dönmek dileğiyle...

Hiç yorum yok: