25 Ağustos 2010 Çarşamba

FIBA Dünya Şampiyonası 2010: Grup D Değerlendirmesi


Ege sahillerinde tatil yapan basketbol severlerin, dönmeden önce İzmir'e uğrayıp bir iki maç izlemelerinde fayda var. Neden deseniz, şampiyonluk adaylarından İspanya'yı izlemenin yanı sıra, ikinci turdaki muhtemel rakiplerimiz Fransa, Litvanya ve Yeni Zelanda hakkında da fikir sahibi olabilirler. O da yetmezse en kalabalık seyirci grubu olarak gelmesine kesin gözüyle bakılan Litvanyalılarla tanışma şansına sahip olacaklardır. Bütün bu sebepleri yeterli gördüğüm için turnuvanın ilk iki gününü geçirmeye karar verdiğim İzmir'deki grubun değerlendirmesini yaparak grupları sonlandıralım.

Değerlendirme:

ABD'yi hariç tutarsak gelmeyen isimlerden dolayı en çok yakınılan grup bu. Özellikle Fransa'da Tony Parker, Ronny Turiaf ve Mickael Pietrus gibi kilit isimler yer almayacak ve bu durum Fransa'yı madalya adayı seviyesinden, gruptan çıkmasına dahi şüpheyle bakılan bir takım seviyesine indirdi. Grubun açık favorisi İspanya ise bayrak oyuncusu Pau Gasol'den yoksun olarak turnuvaya geliyor. Onun boşluğunu doldurması gereken isim ise kardeşi Marc Gasol olacak.

Şayet Pau Gasol de burada olsaydı, İspanya'nın sadece grubun değil turnuvanın açık favorisi olduğunu ilan ederdim; ancak Gasol'ün yokluğunda dahi İspanyolların Dünya Şampiyonluğu ünvanını korumak için yeterli kalitede bir kadroları var. Calderon'un sakatlığıyla biraz sarsılan guard rotasyonu Rubio, Llull, Fernandez, Navarro ve Raul lopez ile hala turnuvanın en kalitelisi. Pota altında da Reyes, Fran Vazquez, Marc Gasol ve Garbajosa ile final oynamak için yeterli bir rotasyona sahipler. Burada tek eksiğin 3 numara olarak da bilinen kısa forvetlerin takım kalitesinin altında yer alması.

Grupta onları zorlaması muhtemel ilk ekip olarak Litvanya görünüyor; ancak Litvanya'nın son durumunun "ahı gitmiş vahı kalmış" deyimiyle açıklandığını göz önüne almak gerek. Siskauskas, Lavrinovic kardeşler ve Sarunas Jasikevicius'un yokluğunda kalitesi oldukça düşen Litvanya milli takımını, turnuvalarda ilk defa şut sokmakta zorlanan bir takım olarak izleyeceğiz. Gazı kaçmış kolaya benzeyen bu takımın şampiyonaya wild card ile katıldığını da ekleyelim. Litvanya'nın yeni yetiştirdiği gençler olan Gecevicius ve Pocius'un potansiyellerini görmek adına Litvanya için önemli bir turnuva olacak; ama şu an turnuvanın favorisi olmaktan çok uzaklar.

Yukarıda da değindiğim gibi ABD'nin ardından NBA'den en çok oyuncusu gelmeyen takım olan Fransa'nın eksik kadrosunun nasıl bir performans göstereceği ise tam bir soru işareti. Tek mağlubiyetle 5. sırada bitirdikleri Eurobasket 2009 kadrosundan Parker ve Turiaf'ı kaybeden Fransa'nın nispeten kolay bir gruba düşmesi en büyük şansları. Yine de bu dengesiz görünen takım Yeni Zelanda, Kanada ve Lübnan'ın da altında kalarak turnuvanın en büyük birinci tur sürprizine imza atacak potansiyele(!) sahip.

Tahmin:

1. İspanya 2. Litvanya 3. Fransa 4. Yeni Zelanda

Hiç izlemediğim Yeni Zelanda'yı dördüncü sıraya koymamın sebebi kısa sürelerle izlediğim Lübnan ve Kanada'yı hiç beğenmemiş olmam. İspanya'nın grup liderliğinden düşmesi çok düşük bir ihtimal; ancak ne yapacakları belli olmayan Fransa ve Litvanya'nın nasıl sıralanacaklarını tahmin etmek bir hayli zor. Turnuvalarda gelenek sahibi olan Litvanya'yı genellikle atletik yetenekleri yüksek; ancak oyun zekası düşük takımlar kuran Fransa'nın önüne koydum.

Bu maç kaçmaz: 28 Ağustos / İspanya - Fransa

Turnuvanın ilk gününde İzmir oldukça çekişmeli bir maça sahne olacak. Özellikle geçen yıl oynanan Avrupa Şampiyonası'nda Fransa'ya tek mağlubiyetini yaşatan İspanya'ya karşı Fransa'nın ciddi bir motivasyonla bu maça çıkmasını bekliyorum. Eğer İspanyollar bu maçta turnuva havasına giremezler ise ilk gün büyük bir sürprizle karşılaşabiliriz. Bu maç kaçmaz dedim ve İzmir'de basketbol dolu bir hafta sonu geçirmek için biletlerimi aldım. İmkanı olan herkese de bana katılmalarını tavsiye ederim.

İzlenmesi gereken isimler:

1. Ricky Rubio - İspanya


Henüz 14 yaşında İspanya Ligi'nde forma giyerek adını duyuran Ricky Rubio'yu basketbol dünyasının en yeni süper yıldızı olarak tanıtırsak abartmış olmayız. Rubio'nun 16 yaş altı Avrupa Şampiynoası finalinde 51 sayı, 24 ribaunt, 12 asist ve 7 top çalma gibi akıllara ziyan bir istatistiğe imza atması tüm Avrupa'da namının duyulması için yeterli oldu. Joventut ile kazanılan Avrupa Kupaları'nın ardından bu yıl Barcelona da Euroleague'i de kazanan Rubio'nun yeni hedefi İspanya'yı Dünya Şampiynoluğu'na taşımak. 2009 draftında 5. sıradan kendisi seçen Minnesota yönetimi, Rubio'nun NBA için hazır olmadığını söyleyip Barcelona ile 6 yıllık sözleşmeye imza atmasının ardından NBA yorumcuları tarafından ti'ye alınsa da, draftın en potansiyelli oyuncusunu kadrolarına kattıkları için mutlu olmalı ve şimdiden planlarını onun üzerine kurmalılar.

2. Linas Kleiza - Litvanya


Litvanyalıların Amerikan Kolejleri'nde basketbol eğitimini alan isimlerinden birisi olan Linas Kleiza, kariyerine başladığı Denver Nuggets'da adım adım yükselerek havlu sallayan isimden bir rotasyon oyuncusuna dönüşmeyi başardı. Eğer Carmelo Anthony'nin yedeği olmasaydı rahatlıkla 30 dakikaya varan süreler alan bir isim olabilirdi; ama olmadı ve Kleiza 2009 yılında 4 yıllık çaylak kontratının sona ermesinin ardından Euroleague'de Olympiakos'un yolunu tuttu. Bir yıllık Avrupa macerasının ardından bu sezon için yeniden Toronta ile anlaşarak NBA'e dönen Kleiza'nın milli takım kariyeri ise Litvanya'nın ciddi bir düşüşe geçtiği yıllara denk geldi. Siskauskas ve Jasikevicius gibi süper yıldızların yokluğunda takımı taşıması beklenen isim olan Kleiza, bu yıl Avrupa'da öğrendikleriyle Litvanya milli takımına daha fazla şey katabilir.

3. Nando De Colo - Fransa


Tony Parker'ın yerini doldurmak gibi zorlu bir görevi üstlenmesi beklenen Nando de Colo'nun performansı Fransa için belirleyici olacak. Erman Kunter'in keşfederek Avrupa'ya sunduğu bu yetenek pek çoklarına göre bu görevi layığıyla yerine getirebilecek az sayıdaki isimden birisi. 2009 yılında draft'ın ikinci turunda San Antonio Spurs tarafından seçilen (bu değerlendirmelerde bu cümleyi kaçıncı kez kulandım inanın bilmiyorum; bildiğim şey ise San Antonio scout'ları Avrupa'yı herkesten daha iyi takip ettiği) Nando de Colo, NBA'e gitmeden önce Valencia formasıyla İspanya Ligi tecrübesine sahip oldu. Bir oyun kurucu için az görünen (2009-10 Valencia formasıyla 2.3 asist ortalaması tutturdu) asist ortalamalarını da yükseltirse Fransa'nın yeni yıldız oyuncusu konumuna yükselebilir.

Hiç yorum yok: