12 Temmuz 2010 Pazartesi

Ronaldinho'yu Uzaktan Sevmek


Dünya Kupası'nda izleyemediğim için üzüldüğüm oyuncuların başında geliyordu Ronaldinho. 2006'da hiçbir halt yapmasa da, yine iyi bir performans göstermeyeceği hemen hemen kesin olsa da, görmek istiyordum adamı.

Açıklaması olmayan bir şekilde büyük bir sempati duyuyorum Ronaldinho'ya. Milan'da tek başına aldığı maçlar olmuştu bu sezon. O maçlardaki görüntülerini tekrar tekrar izlemişliğim vardır. Hele Manchester United maçında ceza sahası içinde yerde sürdüğü topu hemen kaldırıp, 30 santim önündeki Rafael'in koluna çarptırışı sonra da penaltı isteyişi vardır ki unutulacak gibi değil benim için. Kısacası futbolun şovmenlerinden; güleryüzlü, gol sevinci bile akıllara kazınmış bir isim. Dünya Kupaları'nın efsane isimleri gibi başarıları olmasa da ismi her zaman onlarla beraber anılacak Ronaldinho'nun.

Büyük bir "ama" diyerek devam edelim. İnandığımdan değil, ama birkaç gündür Ronaldinho geldi gelecek deniliyor Galatasaray için. Bu transferin ilk imkansız noktası Ronaldinho'nun ücreti. Elano + Franco'nun gönderilmesinden kazanılacak yıllık ücret fazlası Ronaldinho'ya verilebilir. Ronaldinho'nun İtalya'da aldığı yıllık 10 milyon €'ya yakın paranın yüzde bilmemkaçını vergi olarak vereceğini, ama Türkiye gibi futbolcu cenneti bir ülkede bu vergiyi vermeyeceğini düşünürsek, Ronaldinho'nun maddi açıdan tatmin edilebileceğini de düşünebiliriz. Ama 10 milyon €'dan bahsediyoruz... Vergiyle falan olacak iş değil gibi geliyor bana.

Diyelim ki para konusu çözüldü. Ronaldinho'nun Barcelona'da Rijkaard ile kızı yüzünden papaz olduğu haberleri çok popülerdi zamanında. Bunun böyle olmadığını iddia edenler olsa da, o zamanın Barcelona'sından apar-topar gönderildiğini unutmamak lazım. Eto'o ile beraber o dönemki karışıklığın başrolünde olduğu hep söyleniyor ve söylenecek. Oradaki tatsızlığı Galatasaray'a taşımanın manası nedir?


Diyelim ki Rijkaard ile problemi yok, parayı da çözdük. Ronaldinho da imana geldi, içkiyi gece hayatını, pahalı hayat kadınlarını bıraktı... Yine de bu medya o göbeği eritir, senin burnundan getirir Ron!

Keita'nın gidişinin şoku geçtikçe satışının doğru olduğu görüşü de hakim oluyor kamuoyunda. Keita'nın bizim için ne ifade ettiğine bir de şu açıdan bakalım: Fenerbahçe'nin vazgeçilmezi ilan edilen Alex'in TSL'de 14 asisti var. Afrika Kupası'na katılmasına rağmen Keita ligde 12 asistle oynamış, 5 de gol atmış. Ki bu gollerden birini de bomboş kaleye koşan Baros'a pas atmak isterken yanlışlıkla attığını hatırlatayım. Yaz Helvası'nın her zaman beğenip dikkat çektiği gibi Servet'in, Caner'in köklediği topları harika bir şekilde alıp büyük oranda tehlikeye çeviren bir kanat oyuncusuydu Keita. Alış fiyatı fazlaydı. Satış fiyatı da bir o kadar güzel, ama yerinin nasıl doldurulacağı hala meçhul.

Kimileri Elano'nun "Brezilya'daki gibi sağa çekileceğini" söylese de bu bence biraz saçma bir fikir. Hatta en başta Elano'nun Brezilya'da sağ kanatta oynadığını söylemek bile abesle iştigal. Bu düşünce daha önce de bahsettiğim gibi Milan veya Brezilya benzeri bir dizilişe geçilebileceğinin işareti mi, bunu göreceğiz. Bu durumda Ronaldinho çok güzel bir seçim olabilirdi belki.

Ama durum böyle olsa bile Lincoln'ün yarattığı travmayı hala atlatabilmiş değilim ben. Ne olursa olsun, alınmasını istemiyorum böyle bir oyuncunun. Hoşsun, sempatiksin, cambazsın, gösterişlisin, taraftarı ayağa kaldırırsın. Ankara'dan kalkar Atatürk Havalimanı'na gelirim, yönetim geliş saatini açıklamasa da kamp kurarım sen geliyorsun diye. Ama gelme be Ron, olmaz o iş!

Marquez ve Kallström hayalleri kursak da Cana transferine en az bu isimler kadar sevindim. Cana transferi Lincoln ve Ronaldinho gibi "10" numaralardan uzak bir rota çizmişiz izlenimini verdi bana. Şimdi vakit iyi bir sağ kanat, bir stoper, Cana'ya bir yedek, bir de Cana'dan biraz daha ofansif, ondan biraz daha önde oynayan, ama geriyi bırakmayan bir orta saha oyuncusu beklemek vaktidir. Alışveriş listemi yaptım; listenin yıldızı Kallström keşke gerçek olsa...

Hiç yorum yok: