7 Ocak 2010 Perşembe

Ankara...



Darius Vassell'in, zaman zaman kullanıcı yorumlarına da açılan, bloguyla ilgili ntvspor.net güzel bir tespitte bulunmuş. Adam geleli 6 - 7 ay oldu ama şimdiden delirmiş gibi kendisi bloguna yazdıklarına bakılırsa.

Eee, Ankara bu, başka yere benzemez. Sen Londra'dan kalk, bu beton yığınına gel. Hadi geldin, bari Gökçek'lerin klasikleşmiş "Aile Hazinesi İhya Projeleri"ne ortak olma. Bunlar cüzdanı doldurur, sonra eğlenmek için Türkiye'nin en üst düzey ligindeki iki takımı alıp "Kaç sektircez acaba?" diye bir o ayak bir bu ayak, sektirir durur. Bunu yaparken de ortalığı birbirine katar. Sen bu yanarlı dönerli işleri anlayamazsın. Seni geçtim, biz bile daha tam çözemedik!

1 sene önce Atatürk kim, belki onu bile bilmezken, bir bakmışsın elindeki Atatürk portresiyle sokakta kalmışsın. Hocan nedenini ve yöntemini anlayamadığın bir şekilde takımdan gönderilmiş. Etrafındaki oyuncular da hoca gönderebilme yetkisine, nispeten, sahip.

Tuhaf yerdir Türkiye, Darius. Hele Ankara daha da beterdir. İşin zor, kolay gelsin.

Ha bir de; öyle "köpeğimin odası" geyiklerine de girme fazla, burada köpeğe mekruh derler, bir de ondan ağrımasın başın.


8 Aralık
Birşeyler olmaya başladığını hissediyorum. İşler değişiyor, sadece bilmek istediğim iyi mi olacak yoksa kötü mü? Bugün bana Ankaragücü taraftarının artık beni istemediği şeklinde haberler gösterildi . Şimdi annem kaygılandı.

15 Aralık
Burda yaşadığım problemleri ve çıkış yolunu düşünmekten uyuyamıyorum. Yatağımda uzanmış yatıyorum, havalandırma cihazının gürültüsü, stresli düşüncelerin makine dairesini andırıyor, acımasız. Bir hareket planı belirlemem lazım.

16 Aralık
Bugün otelimin önünde bir trafik kazasına şahit oldum. Bir taksi kontrolünü kaybetti ve bir başkanısa çarptı. Şok ediciydi ama burası için pek şaşırtıcı değildi. Odama dönüyorum. Ve bu dili öğrenip öğrenemeyeceğimi düşünüyorum. favori cümlem "bier cay lutfen"

21 Aralık
Bir kaç ay önce bir keçinin kurban edildiğini gördüm. O gün hayvansever olduğumu anladığım gündü. Burda kurban törenleri normal ama hiç benim gibi rahatsız olabilecek insanların varlığını düşünmüyorlar mı? Bunun yardım için yapıldığını biliyorum, acaba daha başka nelerle karşılaşacağım?

2 OCAK - LONDRA'DAN AYRILIŞ
İhtiyacım olan bir araydı. Sevgilim Amani ile nişanlandığımızı duyurmaktan gururluyum. İngiltere'de bıraktığım köpeğimin odasına bir webcam kurdum, yakalandığı hastalık nedeniyle günleri sayılı, belki de bu onu son canlı görüşüm olacak.

Kendimi bir filmde gibi hissediyorum. Ailesi tarafından savaşa gönderilen başrol oyuncusuyum, fonda acıklı bir müzik var, izleyiciler ise patlamış mısırlarını yiyorlar.

Londra'nın soğuk havası, Türkiye'ye dönüşte Ankaragücü atkımı takmam gerektiğini hatırlatıyor. Ama boynuma doladığım atkı biraz sonra çok sıkı geliyor, acaba bu bir metafor mu yoksa ben mi çok hassasım? Atkıyı arabada unutuyorum. Acaba hayranlarımdan biri bana yeni bir atkı gönderebilir mi?


Hiç yorum yok: