26 Ocak 2010 Salı

Haftanın Notları #7


Bu haftanın notlarını Avustralya'dan açıyoruz. Geçtiğimiz pazartesi başlayan Avustralya Açık tenis turnuvasının ilk haftası boyunca tenise duyduğumuz özlemi giderdik ve şampiyonluk adaylarının oyun tarzlarını ve form durumlarını görme fırsatı yakaladık.

Erkekler tablosunun üst tarafında turnuva öncesi beklediğim iki çeyrek final eşleşmesi gerçekleşti. Federer-Davydenko maçı Nadal'ın elenmesinin ardından tam bir erken final havasında geçecek. Özellikle Davydenko, şu andaki tabloya bakarak kariyerinin ilk grand slam şampiyonluğu şansının eline geçtiğini düşünecektirr. Djokovic-Tsonga maçının da turnuvada şu ana kadar gördüğümüz en çekişmeli maçlardan biri olacağını düşünüyorum. Tsonga beş setlik maçlarla kör topal ilerliyor; ancak yakaladığı form ile henüz seri başı bir rakibe karşı oynamayan Djokovic'i saf dışı edebilir.

Tablonun alt kısmında ise önemli sürprizler oldu ve benim turnuva öncesi yaptığım tahminler de tutmadı. Nadal'ın burada geri döneceğini düşünüyordum; ancak diz sakatlığı onu yine yarı yolda bıraktı. Yeni sezonun başında da sakatlığının tam olarak düzelmemesi tenisseverleri gerçekten korkuttu; bu büyük şampiyonu en kısa sürede yeinden sağlıklı olarak görmek en büyük dileğimiz.

Murray-Nadal maçında atlanmaması gereken nokta ise Murray'nin inanılmaz formu. Nadal sağlıklı olsaydı dahi, Murray'nin bu form ile maçı vereceğine pek ihtimal vermiyordum, zaten setlerde de 2-0'lık üstünlüğü yakalamıştı. Murray, turnuvanın erkeklerdeki en büyük sürprizi Marin Cilic'i geçmeyi başarırsa finalde üst taraftan gelen rakibini bekleyecek. Fileye gelmekten kaçınmayan ofansif oyun anlayışı ile sempati kazanan İskoç, tıpkı Davydenko gibi ilk grand slam şampiyonluğunu kazanmanın hayallerini kurmaya başladı.


Kadınlar tarafında ise tam anlamıyla Justine Henin fırtınası esiyor. İki yıllık aradan sonra tenise geri dönen Henin, ikinci turda Dementieva'yı eledikten sonra diğer rakiplerine de şans tanımayarak yarı finale kadar yükseldi. Clijsters'ın Amerika Açık'ta yaptığını tekrarlayarak wild card ile şampiyonluk kazanmayı hedefleyen Henin'ın Williams kardeşlerden birisi ile oynayacağı bir final beklentisi içine girdik bile. Bunu önlemek için ise son 6 isim arasında bulunan iki Çinli'nin ve Azarenka'nın şansı var. Bu isimlerin sürpriz yapamaması halinde yarı finaldeki Williams kardeşler düellosunu ve finalde Williams kardeş-Henin maçları tadına doyum olmaz maçlar olacaktır. Hayal kırıklığı yaratanlar ise 10'a yakın favori isimle katılan; ancak yarı finali dahi göremeyen Ruslar ve kimsenin bir yılda ne olduğunu anlamadığı İvanovic&Jankovic ikilisi.



Avustralya'dan çıktığımız yolculukta ikinci durağımız Angola. Turnuvada çeyrek final maçları geride kaldı ve yarı final eşleşmeleri Mısır-Cezayir ve Nijerya-Gana olarak belirlendi. Mısır-Cezayir karşılaşması Dünya Kupası play-off maçının rövanşı olarak ilgi çekici bir hikayenin devamını getirdi. Turnuvanın en komple futbolunu oynayan takım olduğunu düşündüğüm Mısır, bu fiziksel olduğu kadar psikolojik engel de taşıyan eşleşmeyi geçebilecek mi, yoksa Cezayir finale giderek Dünya Kupası öncesi dikkatleri üzerine mi çekecek, hep birlikte göreceğiz.
Dünya Kupası finalisti iki takım Gana ve Nijerya yarı finaldeler; ancak oynadıkları futbol ilerisi için pek ümit vaad etmiyor. Orta sahaları oyun kurmak açısından oldukça zayıf görünüyor, özellikle pres ile karşılaştıklarında çabuk dağılıyorlar. Aynı kategoriye yarı finali göremeyen Fildişi Sahili'ni de dahil edebiliriz. Kadro kalitesi olarak bu ekiplerin altında yer alan Mısır ise, teknik kapasitesi daha yüksek bir takım olduğu için bu turnuvada üçüncü kez şampiyonluğa ilerliyor. Afrika'da düzenlenecek ilk Dünya Kupası'nda sürpriz bir sonuca imza atmak bu ekiplerin biraz daha üstüne koymaları gerekiyor. Son olarak, çeyrek finalde elenen Zambiya'nın oynadığı pozitif futbol ile futbolseverlerin kalbini kazandığını da ekleyelim.

Hiç yorum yok: