2 Ocak 2010 Cumartesi

Yılın Enleri #4: Yaşam Ödülleri Adayları

İş, okul, sınav telaşı derken bir de yılbaşı telaşı eklendi koşuşturmalarımıza. Blogu da birkaç günlüğüne yalnız bırakmak zorunda kaldık. İnsan ister istemez geçen yılı bir değerlendirmeye alıyor yeni yılın bu ilk günlerinde. Geçen yıldan akılda kalanları Yılın En'lerinde kendimce değerlendireyim.

1. Yılın Skandalı: Kopenhag İklim Zirvesi 2009



Yılın skandalı çok yeni bir olay aslında. Ama niteliği itibariyle çok çarpıcı ve insanı hem bireysel hem de topluluk anlamında çok güzel anlatan bir olay. İnsanların doğal yaşamın bir parçası olduğuna hiçbir zaman inanmadım. İnsan nüfusu doğadaki diğer tüm canlılara göre çok daha hızlı ve yıkıcı bir biçimde artıyor. Hayvanlardan farkımız içgüdülerimize ek olarak sahip olduğumuz esnek ve yaratıcı düşünme gücümüz ve zekamız.

Hayvanlara baktığınızda, insan müdahalesi olmadıkça, yaşadıkları ortama hiçbir zarar vermediklerini görebilirsiniz. Doğuştan gelen içgüdüleri -ki bunları hayatta kalmak ve çoğalmak olarak basitleştirebiliriz- doğayla sağlıklı bir uyumluluk içerisinde eyleme geçer hep. Hayvanlar yavrularına besin götürebilmek için işe girip para kazanmamıştır, kazanmayacaktır da. Veya işine rahat gidebilmek için ormanlarını kirleten arabalar kullanmayacaklardır. Yüzyıllardır besin piramidinin kendilerine ayrılmış basamağından besin toplamış, kendi içgüdüsel yöntemleriyle yavrularını büyütmüşlerdir. Eğer bizler onların yaşam alanlarına ve hayatlarına müdahale etmezsek uzun zamandır devam eden bu alışkanlıkları da aynen devam edecektir.

Ama bizler çok ayrı bir hikayeyiz. Tarihimiz çıkar sağlamak için yapılan entriklarla ünlü. Maddi veya manevi haz almak için hayatlar ve gelecek nesiller düşünmeden gözden çıkarılmış. Hem bireysel olarak, hem de toplumsal olarak, insan hep kendi rahatını ve çıkarını düşünmüş. Bunu da hayvanlarla paylaştığı hayatta kalma içgüdüsünün bir gereği olarak yapmış. Zeka ve yaratacılık ise "hayatta kalma"yı "rahat yaşamak" lüksüne dönüştürmüş zamanla.

Kopenhag'daki zirve bu tabloyu özetleyen en güncel olay. Liderlerin rahata düşkünlükleri, hırsları tüm doğayı bir kansere sürüklüyor. Tümör bizleriz. Hızla artıyoruz. Sistemi zamanla tahribata uğratıyoruz.

Zirvenin bağlayıcı kararlar ve eylemlerle sonuçlanmaması, insanın varoluşundan beri yaptıklarından çok farklı bir olay değil. Doğaya ait olmayan bir ırkın dünyayı "doğal" bir şekilde tüketmesi sadece. Hayvanlarda eşine çok rastlayamayacağınız düzeyde bir hırs tarafından gölgelenmiş zihnimizin imza attığı başka bir skandal.

2. Yılın Unutulmayanı: Michael Jackson



Madem unutulmayanlara kaybettiklerimizden girmişiz, herhalde kaybı dünyayı en çok sarsacak olan "unutulmayan" Michael Jackson olacaktır. Londra'da başlayacağı konser turlarına yetişemeden hayatını kaybetti. Medya ve kamuoyunun büyük bir çoğunluğu tarafından ağır ithamlarla anılmasının üstünden çok geçmemişti ki bir anda "kör öldü badem gözlü oldu." İddiaların doğruluğu hakkında elimde bir veri yok. Mahkemede temize çıkmasından başka tabii. Ama bu, iddiaların tamamen asılsız olduğunu düşünmem için yeterli bir sebep de değil. Tek bildiğim zamandan bağımsız harika albümlerini tüm insanlığa armağan ettiği. Bu yüzden Michael Jackson için "kör öldü" diyemeyeceğim.



İlk intiba önemlidir denir ya, hakikaten öyle. İlk dinlediğim şarkısı Liberian Girl'dü. O yüzden Michael Jackson benim için ne Billie Jean, ne "Moonwalk", ne de Thriller demekti. Michael Jackson denince aklıma gelen ilk şey hep Liberian Girl'dür.

3. Yılın Havva'sı: Burcu Esmersoy



Bu tercihim, sıkça rastladığınız, her yerde "Burcuuuuooooaah" diye dolaşıp, Burcu Esmersoy yayınlarından yarım saat önce televizyon başına geçen insanlardan biri olduğum izlenimini vermesin sakın. Zira çok da itici gelirdi bana bazı programlarında. Yani bu tercih bir beğenme anlamı taşımıyor tamamen.

2009 Burcu Esmersoy'un çok konuşulduğu bir yıl oldu. Özellikle "senli benli konuşacağım" dedikten sonra konuklarına "siz" demekte ısrar etmesiyle, soru sorarken A konusundan girip Z konusundan çıkmasıyla, o tuhaf sesi ve vurgularıyla dikkatimi çekti hep. Sorular ve tavırlar öylesine gözüme batıyordu ki, televizyonda kendisini rezil eden birini görünce yüzünüz kızarır ya, aynen öyle hissediyordum. Saç tercihlerini ise çoğu zaman çok başarısız buluyorum.

Koca bir "ama" diyelim şimdi. Fotoğraflarını berbat ettiğim için bloga koyamadığımız bir söyleşide kendisini daha yakından görme ve dinleme fırsatını bulduk. ODTÜ Radyo Topluluğu aracılığıyla ODTÜlü öğrencilerle bir söyleşi yapmak üzere kampüsümüze gelmişti Burcu Esmersoy. Biraz dinledikten sonra anlıyorsunuz ki kendisi televizyon karşısında inanılmaz kasılıp strese giriyor. Amfideki Burcu Esmersoy ne saçma sapan cümleler kuruyordu, ne de o antipatik ses ve tonlama değişikliklerini duyabiliyorduk. Klişe de olsa, benim için ölümcül bir kombinasyon olan sarışınlık ve renkli gözlü olma vasıflarını barındıran 2009'un bu ünlü yüzü, düz açık saçlarıyla televizyondaki her türlü falsosundan arınmıştı. 33 yaşındaki bir bayana göre çok genç ve zarif göründüğünü de ekleyeyim. Kendisi Spor Aşkı'nda konuklarına saçma sorular sormaya ve Sergen'le anlamsız diyaloglar yaşamaya devam ededursun, ben 2009'un önce çıkan bayanı olarak, günahıyla, sevabıyla, Burcu Esmersoy'u gösteriyorum :)

4. Yılın Adem'i: Silvio Berlusconi



74'lük Silvio Adem yaşına geldi ama hala maşallahı var! 17 duruşmaya çıkıp hepsinden aklanmış, son olarak da ağzı burnu dağıtılan başbakan, çapkınlık ile sapkınlık arasındaki ince çizgide gidip gelirken yılın büyük bir çoğunluğunda gündemdeydi. Uluslararası görüşmelerde sıkça gördüğümüz ilginç espri anlayışının yanında, 18'lik kızlarla yaşadıkları ve eşinin boşanma isteğiyle bütün bir yılı oldukça "hareketli" geçirdi. Eşi, çocuklarının bile 18. yaş gününe gitmeyen Berlusconi'nin çocuk yaştaki kızların doğum günü partilerinde ne aradığını sormuştu. Ben de soruyorum; "Amca! Ben bile uğraşamam bu kadar iş güç arasında bu kadar meseleyle. Nereden geliyor bu enerji?!" Dedem yaşındaki bir insanın, tüm ahlaki çöküntüsüne rağmen, böyle bir yaşam enerjisi taşıması çok ilginç. En azından saç boyasını öğrenmeliyim; ileride kullanırım belki.

Berlusconi 2009'u da ses getiren bir olayla kapadı. Adamın senesi erotik öğeler içeren bir komedi filmi gibi geçti. Filmin karelerini gözünüzün önüne getirin. Ve kapanış sahnesini de elinizde bir katedral biblosuyla Berlusconi'ye bir aparkat geçirerek yapın. Çok şık bir kapanış gerçekten.

Hiç yorum yok: