22 Kasım 2009 Pazar

Beşiktaş 3-0 Fenerbahçe: Şampiyonun Yüreği


Houston Rockets'ın 1994 yılındaki şampiyonluğunun ardından kötü geçirdiği 1995 sezonunun sonunda kimsenin beklemediği ikinci şampiyonluğa ulaşmasının ardından takımın efsane koçu Rudy Tomjanovich'in sarf ettiği ünlü cümle dün akşam tekrar aklıma geldi: "Bir şampiyonun yüreğini asla hafife almayın." Sanıyorum dün akşamın ardından Fenerbahçelilerin aklından bu söz çıkmayacaktır, zira rahat bir galbiyet almaya geldikleri İnönü'de belki de kimsenin beklemediği kadar iyi, geçen yıldan esintiler taşıyan Beşiktaş karşısında kaybolan bir takım izlemek zorunda kaldılar.



Geçen yıldan bu maça taşınanların başında ikinci gol geliyor. Tello'nun pasıyla Bobo'nun bulduğu goller, Denizli'nin meşhur 26. haftasının ardından pek çok haftanın özet görüntülerinde yer almıştı, dün akşam da bu birliktelik güzel bir golü daha getirdi. Sanıyorum bir kez daha görüldü ki bu takımın en iyi golcüsü Bobo. Maçlara genelde bir gol kaçırmadan başlamıyor; ancak hem gol vuruşları hem de topu ileriye taşımasıyla Nobre'den çok daha kaliteli bir isim olduğu ortada. Bu arada bir başka parantezi de 2000'li yıllarda Beşiktaş'ın sol kanadını tapulayan İbrahim Üzülmez'e açmak lazım. Geçen yıl Antalya'ya karşı oynanan kupa maçında bir gol attığında, taraftar bu görülmedik performansa ithafen "İbo doğru söyle, İbo doğru söyle bugün ne içtin" diye bir tezahürat üretmişlerdi. Ben duymadım ama belki dün akşam da söylemişlerdir; çünkü Deli İbrahim dün akşam ki performansıyla bütün Beşiktaşlıları mest etti. Onca hatasına rağmen her zaman sevilen bir futbolcuydu zaten, bu performansıyla da kariyerine 2002-03 sezonunda Sami Yen'de attığı galibiyet golünün yanında hatırlanacağı ikinci bir maç eklemiş oldu. Kaptan ne içtiyse söylesin, sınav dönemlerinde aynısından ben de istiyorum.


Oyunculara birer birer methiyeler düzmeye başlamışken maçın yıldızını unutmak olmazdı. Sezon başında Cisse'nin yerine anlaşılan Michael Fink, Ağustos ayında oynanan Süper Kupa finalinde de Alex'i tutmakla yükümlüydü ve o maçta da görevini yerine getirmişti. Ne yazık ki skor tabelasında Alex'in iki golünün olması o günkü performansının hak ettiği değeri bulmamasına neden olmuştu. Dün akşam ise hem Alex'i durduran, hem de müthiş bir golle maçın kilidini açan Fink takımda kalıcı olacağının sinyallerini verdi. İlk yarıda Alex'in forvet hattına giderken Fink'i de yanına çekmesi Beşiktaş orta sahasının açılmasına neden oldu; ama Fabian Ernst'in artık görmeye alıştığımız übermensch oyunu, Fenerbahçe'nin bu avantajı kullanamamasını sağladı. Denizli'nin ısrarla oynattığı 4-3-3 sisteminin en önemli avantajı hücumda daha geniş bir alanı kullanabilmek ve kanatları daha etkin olarak işletmektir. Beşiktaş dün akşam ikinci yarıda gelen Serdar - Tello değişikliği ve Ekrem - İbo ikilisiyle sistemi etkin olarak kullanırken Fenerbahçe bu hücum düzenine karşılık veremedi, özellikle de G.Gönül'ün Topuz ile birlikte savunduğu sağ kanat ikinci yarıda çöktü.

Topuz'un bu fotoğrafına bakarak sonuç paragrafına geçelim. "Ben nerede yanlış yaptım" der gibi sanki. Aslında onun çok da elinde olan bir seçim değildi sarı-lacivertli formayı giymek; ama transfer sezonunun gündem yaratan olayı taraftarın bu maça daha çok önem atfetmesini sağladı. Sözlerimi bitirirken yaşadığım sevincin de satırlara dökebildiğim kadarını aktarayım. Öncelikle dün yazdığım yazıdaki gibi uzun yıllar hatırlanacak bir galibiyet hediye eden Mustafa Denizli ve oyunculara teşekkür ederim. Kolay değil, Beşiktaş Fenerbahçe'ye karşı böyle 3 farklı bir galibiyeti en son Denizli Fenerbahçe'nin başında 6 yabancı sahaya sürdüğünde Nihat, Tayfur ve Nouma'nın golleriyle hem resmen hem de hükmen 3-0 yendiği maçta almıştı. Fenerbahçeliler Beşiktaş'a karşı böyle bir galibiyet arıyorlarsa, son 3 farklı galibiyet için 1986'daki TSYD kupası maçına bakmaları gerek, bir nevi Türkiye Kupası sendromu:) Benim duygularımı anlamak için Kadıköy'deki Galatasaray maçlarını düşünüp empati kurabilirler belki, dilerim şu an hissettiklerimi Beşiktaş'a karşı uzun yıllar hissedemezler. Evet; yarış yeniden başlıyor, şampiyonun yüreğini asla hafife almayın!

Hiç yorum yok: