16 Eylül 2010 Perşembe

Türkiye 2010: Parkelerde Parlayanlar #1


Finale kadar 12 Dev Adam'ın rüya gibi performansı nedeniyle turnuvanın geneline bakmayı biraz ihmal ettim. Turnuva başından beri takip ettiğim maçlarda dikkati çeken oyuncuların bir listesini yapmıştım ve turnuva heyecanının dinmesinin ardından bu listeyi yayınlamaya karar verdim. Yalnızca izleme şansı bulduğum oyunculara yer verdiğim bu listede turnuvaya damga vuranlar ile dikkat çeken faydalı oyuncuları iki ayrı gruba topladım. İzmir, Ankara ve İstanbul'da izleme şansı bulduğum 14 takıma Efes Cup da izlediğim Arjantin'i de dahil ederek seçtiğim oyuncuların arasına Hido dışında Türk oyuncu koymamamın sebebi 12 Dev Adamı tek tek ayrı bir yazıda inceleyecek olmam.

Turnuvada dikkat çeken isimlerin dışında günlük harika performanslar gösteren ve genel performansının altında kalsa bile yeteneklerini görme şansı bulduğum bazı oyuncular için de küçük bir paragraf açmak istiyorum. Lübnan'ın tek galibiyetinde Kanada potasına 31 sayı bırakan El-Khatib ve Yunanistan'ı kusursuz bir performansla dize getiren Ersan turnuva boyunca istikrarlarını koruyamadıkları için listede yoklar. Bunun dışında İspanyollardan Navarro şutör kimdir sorusuna ders gibi yanıtlar vermesine karşın takımını yukarıya çıkaramadığı, Rubio da saha görüşüyle Teodosiç ile birlikte turnuvanın en saf oyun kurucusu olduğunun sinyallerini vermesine karşın Navarro'dan şut atmaya dair hiçbir şey öğrenemediği için elediğimi isimler; ama onları da izlemek keyifliydi açıkçası. Rusya - Yunanistan maçında izlediğim Mozgov da kumaşını belli eden isimlerdendi; ama onun da karşısında yenilmeyi bekleyen Yunanistan olduğu için listeye giremedi.

Bu kadar ön bilginin ardından sıra listedeki isimler hakkında yazmaya geldi. Turnuvaya damga vuran isimlerin dördü de FIBA'nın en iyi 5'ine seçildi zaten. Ben de FIBA'nın seçimlerinden 4'ünü (Teodosiç'i de 3.'lük maçında gördüm; ama o maçta hayalet gibi olduğu için burada yer vermedim)canlı izlediğim ve performanslarından oldukça etkilendiğim için yazmaya karar verdim.

Turnuvaya Damga Vuran İsimler:

1. Kevin Durant, ABD


12 Eylül 2010 tarihini kişisel tarihime, "bir NBA süper yıldızını parkede gördüğüm ilk gün" olarak not düşmeme sebep veren şahıstır kendileri. Üniversitede neden "the next big thing" olarak adlandırıldığını önce sayı kralı olarak NBA'de, sonra da B-team denilen ABD'yi altına taşıyarak uluslararası alanda herkese açıklamış oldu. Ankara'da TED Kolejliler maçlarında Marques Green'i, Aubrey Reese'i 30 attıkları maçlarda izleyip büyük şutör diye adlandırdığım günlerin ardından Durant'i görmek basketbolun zirvesinin nasıl bir yer olduğuna dair çok daha iyi fikir sahibi olmamı sağladı. Eğer bir sakatlık yaşamazsa 2011 normal sezon MVP'sini canlı izleme şansı bulduğuma inanıyorum. Portland da Jordan'dan sonra Durant'i de ıskalayarak draft'lerin en bahtsız takımı olduğunu ispatladı.

2. Hidayet Türkoğlu, Türkiye


Kaptan Hido, "maddi manevi" desteği arkasına aldığında takımı sırtlayabileceğini 2010'da herkese ispat etti. Bu sırtlama sırasında listedeki diğer isimler gibi skor yükünü üstlenerek rakipleri yıpratmadı belki; ama oyun zekasını ne kadar geliştirdiğini takımı çok iyi yöneterek gösterdi. Orlando'yu finale taşıdığı performansa yakın bir performansla gümüş madalyayı Türkiye'ye getirdi. Kerem Tunçeri ve Ender'in oyun bilgisine katılan bu zeka bizi bir ara takımların asist ortalamasında ikinci sıraya kadar çıkardı. Bu kadar iyi bir fizik, şut yeteneği ve oyun bilgisiyle Hido bence tatmin olmak yerine, nasıl all-star olamadığını iyi sorgulamalı ve maddi manevi bu derece desteklenmediği zamanlarda da performansını aynı seviyede tutabilmeli. Hedefini yüksek tutarsa milli takımla kazandığı iki gümüşün yanına 3 yıl içinde yeni madalyalar, hatta bir altın da ekleyebilir.

3. Linas Kleiza, Litvanya


Turnuvanın ilk iki gününde maçları izlemek için İzmir'e yaptığım yolculuk öğleden sonra tamamlanınca günün ilk maçı olan Litvanya - Yeni Zelanda maçının ancak sonuna yetişebildim. 10 sayılık bir farkla maçı önde götüren Litvanyalıların dikkat çekici olmayan istatistiklerinin arasında 11 numaranın 24 sayısı adeta parıldıyordu. Yanımda oturan Litvanyalı kıza "11 numara Kleiza, değil mi?" diye sorduğumda, kızın evet demeden önce yaptığı mimik adeta "ya kim olacaktı" der gibiydi. Litvanyalıların yeni yetişen ve esas hedefi 2011 olan bu kadro içinde Kleiza'yı ne kadar ayrı bir yere koyduklarını gösteren bu hareketin karşılığını fazlasıyla veren Kleiza, 3.'lük maçında ise Sırbistan'ı adeta ezdi geçti. Hem içeriden hem de dışarıdan oynamayı bilen Kleiza'nın Yugoslav ekolünü andıran tarzına belli ki Olympiakos formasıyla geçirdiği bir yıl oldukça yaramış. Bakalım oyunundaki bu sıçramayı Toronto'da NBA seviyesinde ne kadar sergileyebilecek?

4. Luis Scola, Arjantin


TAU'da oynadığı yıllardan beri hayranı olduğum Scola bu turnuvada izlemek istediğim isimlerin başında geliyordu. Turnuvada izleme şansı bulamasam da, Efes Cup hazırlık turnuvasının finalinde milli takımımıza karşı Scola'yı izleme şansına eriştim. 27 sayı - 8 ribaunt'luk ortalamaları onun kalitesi hakkında pek çok şeyi ortaya koysa da; orta mesafe şutları, pas yeteneği ve "uzun forvet(power forward) 101" derslerine konu olacak pota altı oyunuyla onu parkede görmek Scola'nın istatistiklerden çok da fazlasına sahip olduğunu gösteriyor. Bütün bunların ötesine geçen ise oyuna hırsla sarılması ve takımı için varını yoğunu ortaya koyan yapısı. Arjantin kadrosunun ona yardım edecek bir iki isim dışında çok dar olması bu performansının boşa gitmesine neden oldu maalesef.

Hiç yorum yok: