8 Eylül 2010 Çarşamba

Türkiye 95 - 68 Slovenya: Finale Koşuyoruz!


Az kaldı, geliyoruz! Sesimizi yer gök dinleyecek, çok az kaldı. Bu maçlara gelmeden önce Porto Riko maçı değerlendirmesinde "Slovenya gibi 80-90 atmayı seven takımlara karşı zorlanabiliriz" diye şu an oldukça saçma gelen bir yorum yapmıştım; ama parkede böyle bir milli takım göreceğimi de bilemezdim ki. Dünya Şampiyonası'nda çeyrek final oynuyoruz ve 27 sayılık bir fark yapmışız, inanılır gibi değil. Fark da önemli değil zaten, skor 41-21 iken Semih'in bizim potamızdan çıkardığı top Slovenlere gerekli mesajı vermeye yetti: Biz finale yürüyoruz, yolumuzdan çekilin!

Bu savunma nasıl iyi bir takım olduğumuzun sinyallerini grup maçlarında vermişti; ama takım halinde böyle bir hücum performansını ilk defa görüyorum. Topun bu kadar iyi paylaşıldığı ve herkesin skora gereken katkıyı yaptığı bu takımda Tanjevic'in "Yugoslav" etkisini görmek mümkün. Maç başına 18.6 asist ortalamasıyla oynuyoruz ve bu alanda ABD'nin arkasından ikinci sıradayız; ancak ABD'nin kullandığı top sayısını (possession) hesaba katarsak, hücumda oyunlarını asist üzerine en çok kuran takım olduğumuzu da söyleyebiliriz. Yugoslav patentli Sırbistan'ın asist ortalaması dahi 18. Doğru pas doğru atışları getirince 95'i bulmak da zor olmuyor. Şutör kimliği olmadığı için Efes'te süre alamayan Sinan Güler bugün 2/3 üçlük ve toplamda 5/7 isabetle 12 sayıyı buluveriyor.


İsimler üzerinde teker teker durmaya gerek yok sanırım, herkes kendisine verilen rolü en iyi şekilde yapıyor zaten; yine de asiste dayalı hücumun temel taşları olan Hidayet ve Kerem Tunçeri'ye ayrı bir alkış göndermek lazım. Mükemmel yapılan savunma için ise söylenecek söz yok. Bugüne kadar alan savunmasıyla geldiğimizi düşünüyorduk, bugün 5 dakika alan savunması 35 dakika adam adama savunma yaptık ve yine rakibe havlu attırmayı başardık. Buraya tekrar yazalım: "Hücum maç, savunma ŞAMPİYONLUK kazandırır."

Yarı finalde rakibimiz benim turnuvada ABD ile birlikte en çekindiğim takım olan Sırbistan. Teodosiç'in mucizevi üçlüğünün İspanya'yı evine göndermesi bizim için çok iyi olmadı açıkçası. Özellkle Ersan ve Hidayet gibi hareketli 3 ve 4 numaraları savunmasına pek ihtimal vermediğim (bizim ezip geçtiğimiz Fransa forvetleri İspanya'yı krize sokmuştu) İspanya'yı daha kolay geçebileceğimize inanıyordum; ama biz bu geceki gibi oynarsak inanın Sırbistan, İspanya hatta ABD fark etmez. Bu gece şampiyonlara yakışan bir oyun ortaya koyan 12 Dev Adam oyununu bu seviyede tutmayı başarırsa hem cumartesi hem pazar akşamı yer kırmızı gök beyaz boyanacak, eminim. Tarihimizin en büyük Dünya Şampiyonası başarısını elde ettik bile; ama bu takıma yetmez. Artık pazar akşamı Hidayet'in ellerinde Naismith kupasını görmek istiyoruz. Haydi 12 Dev Adam!

Hiç yorum yok: