17 Eylül 2010 Cuma

Türkiye 2010: Parkelerde Parlayanlar #2


Dün turnuvaya damga vuran ve adını FIBA'nın en iyi ilk beşine yazdıran oyunculardan izlediğim dördüne yer vermiştim. Bugün ise turnuvada daha az dikkat çeken; ama yaptıkları işlerle kumaşlarını belli eden isimlere değinmek istiyorum. Kendilerini ileride daha büyük yıldızlar olarak görürsek böbürlenme hakkını kendimde görmek için oluşturduğum "dikkat çeken oyuncular" listesine hep birlikte göz atalım.

Dikkat Çeken Oyuncular:

1. Marytnas Pocius, Litvanya


Pocius aslında benden ziyade Maliano'nun keşfi. Gçeen yıl oynanan Zalgiris - Fenerbahçe Ülker maçı öncesine Maliano'nun blogunda yayınlanan ropörtajda oyun bilgisi denince akla ilk gelen ekollerden Duke ekolüyle Litvanya ekolünü birleştirdiğini öğrendiğim Pocius, bu CV'sinin hakkını vereceğinin ilk sinyallerini Türkiye 2010'da gösterdi. Litvanya'nın çok kötü başlayıp 15 sayı kadar geriye düştüğü Kanada maçında, doğru şutu ve doğru asisti çok iyi seçerek önce krize giren Litvanya'yı oyunda tuttu, maçın sonunda da güzel bir penetre sonrası Jankunas'a yaptığı asistle Litvanya'ya getiren isim oldu. Bu maçla parkede daha çok kalma hakkını kazanan Pocius, ilerleyen turlarda 10+ ile takımına önemli katkılar sağladı. Tecrübelendikçe Litvanya ilk beşine rahatlıkla yerleşeceğini düşünüyorum.

2. Nicolas Batum, Fransa


2.03 boyunda bir iki numarayı(shooting guard) FIBA parkelerinde rastlamak biraz zor. Bu üstün fiziğe bir de inanılmaz bir atletizm ve zıplama yeteneğini eklediğinizde Batum'u elde ettiniz demektir. Turnuvanın ilk sürprizinin gerçekleştiği Fransa - İspanya mücadelesinde uzunlara ikili sıkıştırma yaparak kazandığı toplar ve rakip kısalar ile eşleştikten sonra yaptığı penetreler sonunda vurduğu smaçlar oldukça etkileyiciydi. Ciddi oyun kurucu eksikliği nedeniyle milli takımımız karşısında dağılan Fransa'da çok dikkat çekemedi belki; ama seneye Tony Parker bu takıma katılırsa ikilinin yapması muhtemel alley-oop'lar için şimdiden heyecanlanıyorum. Bu sezon Portland'da göstereceği performansı da oldukça merak ettiğim Batum'un, Lübnan mücadelesinde vurduğu smaçla potayı kırdığını da eklemem gerekiyor.

3. Kirk Penney, Yeni Zelanda


Belki maç başına 20 top kullanmasına her takımın katlanması zor; ama Yeni Zelanda tarzı takımların benzerlerinin arasından sıyrılıp bir seviye atlaması için böyle bir skorere her zaman ihtiyacı vardır. Maç başına 24,7 sayı ortalaması tutturduğu bu turnuvada takımını son 16'ya sokmayı da başardı. Takıma gerek defansif anlamda gerekse top paylaşımında fazla katkı yapmasa da, kalitesi Yeni Zelanda liginin çok üzerinde. Özellikle ligde sıçrama yapmak isteyen orta seviye Türk takımlarına (turnuvada İzmir iklimine alıştığı için Karşıyaka olabilir örneğin) oldukça fazla katkı sağlayabilir.

4. Angel Vassallo, Porto Riko


Porto Riko'nun Yunanistan ve milli takımımıza kıl payı kaybettiği maçların ardından iddiasız Fildişi Sahili'ne yenilerek elenmesi haberlerde çok yer almadı; ancak benim turnuvada gördüğüm en büyük sürprizlerden birisiydi. Eğer Vassallo milli takımımıza karşı son üçlüğü sokmuş olsaydı ülkesiyle birlikte kendi adından da fazlaca bahsettirebilirdi. Son top öncesinde potamıza 5 üçlük gönderdiğini ve kendisini tutacak fizikte bir oyuncusu bulunmayan Çin'e karşı 22 sayılık bir performansa imza attığını görünce Vassallo'nun kalitesini daha iyi anladım. Güçlü fiziğiyle kısa boyunun açığını kapatmayı bilen forvetin gerektiğinde ribauntlara da katkı verdiğini eklemek gerek.

Hiç yorum yok: