1 Eylül 2010 Çarşamba

Türkiye 76 - 65 Yunanistan: Türkler Savunuyor


Türkiye için turnuvanın ilk kader maçı geride kaldı. C grubunun liderini belirleyecek olan maçta millilerimiz Yunanistan'ı 11 sayı farkla yenerek bizleri madalya için umutlandırdı. Ersan'ın kahramanlaştığı maçta Kerem Tunçeri'nin organizatörlüğü, Ömer Onan'ın savunması ve uzunlarımız Semih ve Ömer Aşık'ın ikili oyunların sonunda vurduğu smaçlar Ankara Spor Salonu'nu dolduran bizlerin alkıştan avuçlarının ağrımasına, sevinçten sesimizin kısılmasına neden oldu. Helal olsun çocuklar! Bu savunma gayreti devam ederse (ki edecektir) 12 Eylül akşamı Türkiye basketbolda tarihi bir sonuca imza atabilir.

Bu takıma övgüler düzmekten kendimi alamıyorum; ama bir nebze kendimi tutarak maç yorumuna geçmek istiyorum. Normal bir gün olmadığı için normal bir yorum sırası izlemeyelim ve yoruma 3. çeyrekten başlayalım. Pivotu ortada tutarak yaptığımız 2-1-2 alan savunması o kadar etkili oldu ki, Yunanlılar üçlük denemelerinden başka bir çözüm üretemediler. Şutlar da girmeyince Türkiye yavaş yavaş farkı açmaya başladı. Alan savunmasını çözmek için 4 faullü Big Sofo'yu oyuna süren koç Kazlauskas'ı ise Kerem Tunçeri, Ömer Aşık ve Semih Erden ile oynadığı ikili oyunlarla pişman etti. Yunan potasına basılan smaçların üstüne Sofo'nun beşinci faulü ve Ersan'ın skor katkısı eklenince skor bir anda 65-51'e geldi. Çeyrek sonunda tribünlerin "Ersan, Ersan" diye bağırarak MVP performansı sergileyen İlyasova'ya hakkını vermesi gerçekten muhteşemdi.


Turnuvadaki ilk iki maçta 23.5 sayı ortalaması tutturan "Kill Bill" Spanoulis'in yalnızca 5 sayıda kalması, maçın kahramanları arasına Ömer Onan'ı yazmamızı gerektiren bir istatistik. Savunmanın bireysel olarak nasıl yapılacağının dersini Ömer, takım savunmasının dersini de 3. çeyrekte oyuna giren bütün oyuncular verdiler. Bugün gördük ki 12 Dev Adam sonunda bir takım olmayı başarmış. Bu harika savunmadan çıkarılacak anlam budur ve bu noktada "hücum maç savunma şampiyonluk kazandırır" kuralını hatırlamakta fayda var.

Tek maçla final hayalleri kurmak gerçekten uzak gelebilir; ama bu galibiyetin getirdiği moralden fazlası var ve bunlar da turnuvanın ilerideki eşleşmeleri ile ilgili. Bu galibiyet sayesinde ABD, İspanya (aman dörde düşmek gibi bir numara çekmesinler), Yunanistan (yendik ama yine de mümkünse bir daha karşılaşmayalım) gibi önemli ekiplerle finale kadar karşılaşmayacağımız bir yola girdik. Fransa grup lideri, Sırbistan da grup ikincisi olursa bu iki takımla da karşılaşmayacağız ve finale giden yolda karşımıza Brezilya ve Arjantin gelecek. Güney Amerikalı ikilinin her ikisi de güçlü; ama özellikle yukarıda saydığım takımlarla karşılaştırırsak bizim geçebileceğimiz ekipler.


Bugün salonda olan Ankaralılar olarak, Kerem Tunçeri "Dağ başını duman almış" marşını söylemeye başladığı andan beri turnuvayla ilgili büyük hayaller kurmaya başladık bile. Bizlere bu tarihi zaferi yaşatan bütün milli takım oyuncularına ve görevlilerine teşekkür ederim, özellikle milli formayla canlı izlediğim en iyi performansa imza atan Ersan İlyasova'nın önünde saygıyla eğiliyorum. 6'da 6 üçlükle 26 sayı ve 5 ribaundunun yanında 0 top kaybı gibi bir başka güzellik daha eklemiş maskeli süvarimiz Ersan. Bir kez daha ellerine sağlık.

Bugün için aldığım bilet, koleksiyonumda 3-3'lük Liverpool - Milan finalinin hemen arkasındaki en değerli bilet olarak yerini ayırdı; ancak milliler bu performansı sürdürürse, 2005 Ş.L. finalini dahi geçebilecek güzellikte bir bilet elimde duruyor: 12 Eylül 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası Final Bileti.

Hiç yorum yok: