24 Haziran 2010 Perşembe

Emre Güngör, Uğur Uçar ve "Harcanan Gençler"


Emre Güngör ve Uğur Uçar transferlerinin ardından basında yine altyapı haberleri çıkmaya başladı. En çok sevdiğimiz şey herhalde "almayın yabancıları, gençler oynasın yaa" diye popülizm yapmak. Hele bir de "Galatasaray'ın ne genç yetenekleri vardı, hepsini harcadılar!" imajı verilmiyor mu şu takıma, çıldırtırlar adamı.

Emre ve Uğur'un gönderilmesinden başlayalım. Emre Aşık'ın ardından bir diğer stoper de ayrıldı. Servet'in gideceği konuşuluyor. Gitmese bile verimli olması zor. Her fırsatta sitemkar açıklamalar yapan bir adamdan verim almak zor bu saatten sonra. Gökhan Zan'ı saymıyorum bile zaten. Emre Güngör yaptığı skandal hatalara rağmen beğendiğim bir oyuncuydu. Servet ve Gökhan Zan gibi isimlere göre biraz daha çevikti. Servet gibi topu köklemek yerine önündeki adama pas vermeyi daha faydalı buluyordu. Ama sakatlık sorunu en az Linderoth kadar rahatsız edici. Gidişine yanlış demek zor. Ama alınan bonservis ücreti de bir o kadar saçma.


Uğur'un Konya'da o rezil sahada sakatlanışını hiç unutmam. Bir erteleme maçını yine rezil bir sahada oynatmak tam da bizim yapacağımız bir iş zaten. Uğur'un dönüm noktası oldu o sakatlık. Bir daha hiç istenilen seviyeye ulaşamadı. Onun da gidişine itiraz etmek, ortalığı velveleye vermek saçma olur. Hele bir de bu iki transfere Rijkaard - Neeskens de onay verdiyse. Uğur'un gidişiyle ortaya çıkan bir sağ bek sıkıntısı da göze çarpıyor. Ali Turan ve gerektiğinde Lucas Neill bu bölgede düşünülüyor olabilir gerek duyulduğunda.

Alınan bonservis bedellerine gelecek olursak, işin o kısmı tam bir fiyasko. Çağlar Birinci'ye 1.5M € + 4 oyuncu verildi. Mustafa Pektemek için 5M € ile 7M € arası rakamlar konuşuldu. Volkan Şen ve Sercan'ın bonservis bedelleri 7-11M € arası. Üç büyükler ve diğer kulüpler arasında elbette ki bir bütçe farkı var. Ama bonservis bedellerindeki bu uçurum çok daha fazla. Ne Mustafa Pektemek'in değeri 7M €, ne de Uğur'un değeri 1.3M TL. En azından 1.5M € alınmalıydı Uğur ve Emre için. Bu oyuncuları yok pahasına satmak satanların büyük bir hatası.

Gelelim işin altyapı boyutuna. Bahsettiğim popülizmi yapan insanlara bir sormak lazım... Serdar Eylik Denizli'ye gidecek diye ortalığı toz duman edenler, Semih gönderilir mi diye basbas bağıranlar kaç kere izlemiş acaba Serdar'ı, Semih'i? Nasıl karar vermişler hemen geleceğin yıldız adayları olduklarına? Bu işler FM'nin benim gibi Galatasaray fanatiği olan scoutlarına güvenip de ateşle savunulabilecek işler değil. Galatasaray altyapısı Barcelona'dan fazla yıldız çıkaracak ha? Yok artık...

Serdar Eylik geçen sezonun hazırlık maçlarında beni en çok heyecanlandıran isimdi. Çoğu kişinin de dikkatini çekmişti zaten. Peki Serdar neden bir Türkiye kupası maçı haricinde ilk 18'e giremedi? "Rijkaard bu işi bilmiyor çünkü" demek kolaya kaçmak, sığ cevap vermek olur. İşi bilmeyen Rijkaard siz her gün FM oynayıp Fotogol okurken o adamları izliyor. Hadi diyelim ki Rijkaard işi bilmiyor, Serdar Orduspor'da ne yapmış, bilen duyan var mı?


Hollanda'nın amatör takımlarına karşı bilek hareketi yapmak, adam eksiltmek kolay. Olay Süper Lig ve Bank Asya'daki ızbandut abilerle mücadele edebilmekte. Ama Serdar'a, Oğuz'a, Mülayim'e, hayat tatlı; gençsin, iyi kötü meşhursun, Galatasaray'dasın, parayı biraz buldun, daha da bulacaksın. Kim antrenmandan çıkıp fitness yapacak, ekstra çalışacak şimdi? Kim kalkıp da Ordu'ya, Manisa'ya gidip futbol oynayacak? Bu da bir seçimdir, saygı duyarım. Hatta fırsatım olsa ben de aynısını yaparım belki. Manisa'ya gidip sürekli çalışan adamın geldiği yer belli. (Ama yaşıtlarındaki zihniyeti tamamiyle yenemediği için geleceği nokta da belli. Neyse, o apayrı bir konu.) Uğur'un kiralık bile gitmeden formayı kapmak için ne kadar çok çalışıp didindiği herkesçe bilinen bir gerçek. Demek ki neymiş? Bu iş kapris yapmakla, oraya gitmem burada oynamam, fitness'a girmekle uğraşamam, demekle olmuyormuş.

Bir kamyon "yıldız adayı" futbolcunun hiçbir yere gelememesini bu vasat adamların kendisinden başka her şeye bağladı bu futbol kamuoyu. Türk futbolcuların kanseri olan bu sorunu görmezden gelip bir neslin çöpe gitmesinin sorumluluğunu Rijkaard'a, Galatasaray yönetimine bağlamak hakikaten boş konuşmak oluyor.

Bu sorunun çözümü futbolcularda bitiyor desem de, elbette ki altyapıyı sorumlularının da yardım etmesi gerekiyor bu 16-17 yaşındaki çocuklara. Hatta Tugay'dan en büyük beklentim kendi hayat felsefesini, İngiltere'deki futbolculuk anlayışını oradaki çocuklara aşılayabilmesi. Ama bu kadar vasat futbolcuyu gözde bu kadar büyütmek, daha şimdiden bu futbolculardan ilk 11 kurmak düpedüz hayalcilik.

Hiç yorum yok: