24 Haziran 2010 Perşembe

Haftanın Notları #10


"Körlük" isimli romanı hakkındaki düşüncelerimi yazdığım yazıdan bir hafta sonra Jose Saramago'nun ölüm haberiyle karşılaşmak benim için gerçekten üzücü oldu. Herhalde bundan daha üzücü olan ise Saramago'nun ölüm haberinin Vatikan'ın açıklamalarıyla gündeme gelmesiydi. Körlük yazısında da belirttiğim gibi, Portekiz'de ikitdarını Katolik ilkelerine dayandırdığını iddia eden bir diktatörlüğe karşı duran bir düşünürün, dinin baskı rejimlerine meşruiyet sağlayan yapısına karşı durması kişisel fikrimce gayet normaldir. Dinin bir vicdan meselesi olmaktan çıkıp, kültürel tanınma adı altında yeniden siyasi egemenlik sahası oluşturmaya çalıştığı günümüz toplumunun durumundan duyduğu üzüntü, Saramago'nun ömründen bir kaç yıl götürmüş olabilir. Yine bir diğer üzücü haber de İlhan Selçuk'un vefatıydı, onu da bu yazıda anmadan geçmeyelim.


Cannes ile ilgili bir değerlendirme yazısı yazmayı uzun süredir düşünüyordum, en sonunda haftanın notlarına eklemeye karar verdim. Tabii bu değerlendirme filmleri izleme şansı bulmam mümkün olmadığı için genel görüntüye dair olacak. Bu yıl Kiarostami, Leigh, Inarritu ve Kitano dışında tanınmış yönetmenlerin bulunmadığı yarışma bölümüne seçilen filmlere bakarak, Cannes jürisinin yenilikçiliği seçtiğini görebiliriz. Yine yarışma bölümüne seçilen 5 Uzakdoğu ve 4 Fransız filmi, önümüzdeki yıl bu sinemalar üzerine daha fazla konuşacağımızı gösteriyor. Zaten büyük ödül Tayland'lı yönetmen Weerasethakul'a, en iyi yönetmen ve grand prix ödülleri de Fransız filmlerine gitti. Seçimler arasında yalnızca bir ABD filmi olması, Amerikan film endüstrisinin nicelikte üretken görünmesine karşın değer üretiminde gerilerde kaldığını gösteriyor.


Açıkçası bu sezon için daha fazla NBA yazısı koyacağımızı düşünüyordum; ama kısmet olmadı. İlk haftanın notlarında açılışını duyurduğumuz NBA'in kapanışını da bir diğer haftanın notlarında yapalım. Fotoğrafta gördüğümüz Kobe Bryant, LA Lakers formasıyla beşinci yüzüğü de takmayı başararak şu an dünya üzerindeki en iyi basketbolcu olduğunu dosta düşmana ispatladı. Bu konudaki en büyük rakibi LeBron James ise, yetenek olarak gerisinde kalmadığı Kobe'nin mental olgunluğuna henüz erişemediği için bu sezon da şampiyonluk hayaline erken veda etti. Karşılaştırmayı salt şampiyonluklar üzerinden yapmak anlamsız olur; çünkü Gasol'ün performansı bizlere bir kez daha gösterdi ki iyi uzunun olmadan şampiyonluk kazanılmaz. (İstisnayı bozan tek takım olan MJ'li Bulls'u saygıyla analım)Bir de play-off'lar öncesi herkesin çok az şans tanıdığı; ancak Rajon Rondo'nun enerjisi ve karakterli oyun anlayışıyla finale gelmeyi başaran Boston'ı tebrik edelim. Eğer Allen veya Pierce 3-4 yıl önceki skorer kimliğinde olsaydı son maçı kazanıp şampiyon olabilirlerdi. NBA'de oldukça heyecanlı bir ölü sezon yaşanacak, sanıyorum bu dönemde bizler de (bakın biz diyorum) bloga daha çok NBA yazısı koyacağız.

Hiç yorum yok: