1 Ekim 2009 Perşembe

Ömür Törpüsü


Alıştığımız üzere, yine rezalet kalitede bir Fenerbahçe maçıydı. İkinci yarının başında yapılan on dakikalık baskılı futbol bir gol buldurunca takımımız UEFA Avrupa Ligi'nde ilk puanlarına kavuştu.

Maçtan önce Daum'dan gelen "1 puan güzel olur" açıklamasının rakibin gazını almak için yapılmış olduğunu umuyorum. Ben de futbolcu olsaydım "Moldova deplasmanı adeta cehennem, Sheriff'ten çekiniyoruz" türü açıklamalar gururumu okşardı. Öte yandan bir Fenerbahçe taraftarı olarak, Daum'un takımımı Avrupa'nın 5. sınıf bir takımına denk gösteren açıklamalar yapmasından son derece hoşnutsuzum. Basın açıklamalarında ille de rakibe değinilecekse Premier Lig'de veya Mourinho'da ara sıra görebileceğimiz "Bu sene zor şampiyon olurlar", "Kümede kalırlarsa zil takıp oynasınlar bence" gibi alaycı tavırlar takınılmasından yanayım.

Maça dönelim. Fenerbahçe Volkan Demirel, Önder, Lugano, Bilica, Carlos, Emre, Cristian, Kazım, Uğur, Alex ve Semih 11'iyle başladı. İlk yarıda ofsayt gerekçesiyle verilmeyen golümüzün yanında Emre'nin ve Carlos'un birer şutu dışında bırakın pozisyonu, takım halinde rakip kaleye yaklaşmak adına en ufak bir girişim yok. Emre ve Cristian'ın araya attığı topların hiçbirini Semih kontrol edemedi. Bunun dışında devre boyunca Uğur ve Kazım'ın karşılarındaki oyuncuları geçemeyişlerini ve geri dörtlünün dangalakça ileri şişirerek rakibe teslim ettiği uzun topları seyrettik. İkinci yarıya daha hızlı başlayan Fenerbahçe 45-55. dakikalar arası topa hakim olurken, Kazım ve Semih'le iki pozisyonu harcasa da Alex'le ara(ma)dığı golü buldu. Sonrası malum: Volkan'ın yaptığı kurtarışlar, ceza sahamızda oluşan karamboller, golü ha yedik ha yiyeceğiz diye kalbi sıkışan taraftarlar ve ömrümüzden kısalan birkaç yıl daha...

Takımın ortaya koyduğu ağır, temposuz futbol zaten sıkça dile getirilen bir sorun. Oyuncular adeta bir langırt masasındaymışçasına hareketsiz, pasını veren "bakalım ne yapacak" diye kanatta 2-3 rakiple mücadele eden arkadaşını izlemeye başlıyor. Yardımlaşma yok. Yardımlaşma olmadan da kanatlar işlemiyor; özellikle de kanat oyuncuları adam eksiltme yetisine sahip değilse. Kanatlar işlemiyorsa göbekten hücum etmek durumunda kalınır; ama Emre ve özellikle Cristian, Alex'e yaklaşmayınca Alex kolay kolay topla buluşamıyor, buluştuğunda da yanıbaşındaki 2-3 defans oyuncusu arasında kaybolup gidiyor. Hal böyle olunca karşınızda 11 adet aydınlatma direği de olsa pozisyon bulmakta zorlanırsınız.

Fenerbahçe ite kaka kazanıyor; ama daha güçlü rakipler karşısında kazanmak için bir şans golü ve Volkan'ın çabaları yetersiz kalabilir, kalacaktır. Bu utanç verici futbolun yanısıra yöneticiler de daha önce yaptıkları "Öncelikli hedefimiz Türkiye Ligi" açıklamalarıyla taraftarın Avrupa'da başarı beklentilerini dizginlemesini önerdiler zaten. Çok şey mi istiyorum bilmiyorum ama mesleği futbolculuk olan bu insanlardan iyi futbol oynamalarını beklemek pek de abes olmasa gerek. Haftalardır sergilenen küfür gibi futbol Daum'un ve Fenerbahçeli futbolcuların biz taraftarlara ayıbıdır. Bu kötü futbolun Türkiye Süper Ligi'nde 7'de 7 yapmaya yetmesi ise Türk futbolunun bir ayıbıdır.




Hiç yorum yok: