(yazı filmle ilgili sürpriz gelişmeleri içermektedir) - Napoli'de ün salan Camorra isimli suç örgütünün hikayesini anlatan Gomorra, büyük bir sinema mirasına sahip olan İtalya'nın son dönemde çıkardığı en dikkat çeken film oldu ve 2008 Cannes film festivalinde (Nuri Bilge Ceylan'ın en iyi yönetmen ödülünü kazandığı yıl) "Grand Prix" ödülünü kazandı. Bu ödül festivalin en iyi ikinci film ödülü olarak kabul görse de daha önce bu ödülü Solaris, La vita e bella (Hayat Güzeldir) ve Cinema Paradiso gibi filmlerin kazanmış olması ödülün prestijini ortaya koyuyor. Gomorra'nın bir mafya filmi olarak tanımlanması biraz kafa karıştırıcı olabilir; çünkü film mafya filmi denince akla gelen Godfather, Scarface gibi filmlerden uzak bir noktada kenidini konumlandırıyor. Bu filmlerde alışılagelen Don Corleone, Tony Montana gibi efsanevi karakterlerin yerini mafyanın işlerinden doğrudan etkilenen hemen her yaştan karakter almış durumda, bu da filmin neredeyse belgesele yaklaşacak kadar gerçekçi olmasını sağlıyor. Zaten gerçek hayatta böyle karakterlerin yerinin olmadığı, Tony Montana'ya meşhur çiçekli gömleklerinden giyecek kadar özenen ergenlik çağındaki iki gencin hikayesinde vurgulanıyor . Bu gençler toplum içinde kendi kimlikerini kabul ettirebilmek için şiddeti kendilerine araç olarak seçiyorlar. Mafya üyelerinin silah depolarından çaldıkları silahlarla ateş etmeye başladıklarında yaşadıkları hazzı afişteki resimden görebilirsiniz. Bu silahlarla kendilerini artık ergenlik çağındaki gençler olarak değil, birer "erkek" olarak görmeye başlıyorlar; ancak sistem onlara çaldıkları silahların bedelini ödetmekte gecikmiyor.
Filmde belgesele yakın atmosferin oluşturulmasında omuz kamerasının kullanılmasının da önemli katkısı var. Bu gerçekçiliğin yarattığı yalınlığın dehşeti, Don Ciro'nun yığınla cesedin arsından yürüyerek uzaklaştığı veya Franco'nun zehirli atık dolu kamyonları henüz 10 yaşındaki çocuklara sürdürdüğü sahnelerde hissediliyor.
Filmin en dikkat çekici özelliği son yıllarda görmeye alıştığımız, kesişen hayatların anlatıldığı hyperlink sinemasına kattığı yeni boyut. Bu filmde gördüğümüz karakterlerin hikayeleri film boyunca hiç "kesişmese" dahi, karakterlerin hepsi Camorra'nın etkilerini hissediyor. Yalnız filmin birleştirici unsur olan Camorra'nın varlığını ve gücünü anlatmakta biraz eksik kaldığına inanıyorum. Camorra organize bir örgüt olarak tanıtılmak yerine sanki insanların hayatlarında karşılaştıkları yasadışı bütün olayların sorumlusu gibi tanıtılıyor. Örneğin hikayenin geçtiği Napoli'nin bir mahallesinde iki örgüt çatışmakta; ancak yönetmen bu örgütlerden birini Camorra olarak tanıtmak yerine her ikisinin de mahallede yol açtığı adam öldürme olaylarının sorumlusu olan bir tür yasadışı sistem olarak Camorra'yı konumlandırmakta.
Filmin İtalyan sinema geleneğiyle bağlantılarını filmin merkezine aldığı karakterlerde görmek mümkün. Yeni Gerçekçilik akımının karakterlerine benzer şekilde Gomorra'da işsiz kalan ve bu nedenle suç örgütüne dahil olmak zorunda kalan, yani toplumun ahlak değerlerinin dışına çıkan karakterler bulunuyor. Ayrıca film boyunca yapılan gerçekçilik vurgusunun seyircide mafyanın özenilecek bir mitten ziyade kendi etrafında var olan bir tehdit olduğu izlenimini (haklı şekilde) oluşturmakta. Filmin bu açıdan yorumlandığında, ülkemizde son yıllarda oluşan ve pek çok gencin hayranlığını kazanan ütopik mafya dizi karakterlerinin yeniden gözden geçirilmesi için özellikle izlenmeye değer olduğuna inanıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder