18 Mayıs 2010 Salı

Bright Star - Olgunlaştıran Romantizm


"Pillow'd upon my fair love's ripening breast,
To feel for ever its soft fall and swell,
Awake for ever in a sweet unrest,
Still, still to hear her tender-taken breath,
And so live ever — or else swoon to death."

John Keats - Bright Star

Yukarıdaki fotoğraf, filme adını veren Bright Star şiirini, John Keats'in ilk defa sevgilisi Fanny Brawne'a okuduğu sahneden alınma. John Keats, aynı şiirin betimlediği gibi, sevgilisinin göğsünde sanki sonsuza dek yaşayacakmış veya ölüme yol alacakmış gibi duruyor. Jane Campion, son filmi Bright Star'da, 19. yüzyıl başında hüküm süren romantik dönemin ünlü şairlerinden John Keats'in biyografisini anlatmak yerine, Keats'in hayatını şiirlerinde yarattığı romantik dünyanın bir yansıması olarak göstermeyi seçmiş. Yukarıdaki sahne de bu büyülü gerçeklik halinin güzel bir yansımasını oluşturuyor.

Sinema dünyasının görünmez engellerini aşarak büyük sinemacıların arasına katılabilen bir kaç kadın yönetmenden biri olan* Jane Campion, klasik trajedi türüne yakın bir film ortaya çıkarmış. Daha çok feminist kimliği ve aykırı filmleriyle tanınan Jane Campion'dan dönem filmleri görmeye alışkınız; ancak politik tartışmaların oldukça uzağında duran bu aşk filmi eleştirmenler tarafından Campion'un olgunluk dönemine girdiğinin bir kanıtı olarak gösteriliyor. Filmi, tarihten belirli bir kesiti aktaran kostümlü prova tadındaki klasik filmlerin ötesine taşıyan ise zamanın ruhunu yansıtmakta oldukça başarılı olması. Ayrıca filmdeki Campion damgası, Fanny karakteri sayesinde rahatlıkla fark ediliyor.


Filmin tarihe geçen karakteri ünlü şair Keats olsa da, Campion filmin merkezine Keats'den ziyade sevgilisi Fanny Brawne'ı alıyor. Adeta Fanny'nin John Keats ile geçen dönemini izlemekteyiz. Kadının iktidarının varlığı Fanny'nin özellikleriyle seyirciye yansıtılıyor. Klasik Hollywood filmlerinin aksine, filmin odağında güçlü bir kadın ile pasif bir erkeğin ilişkisi var. Öyle ki, bir baloda Fanny John'a, kendi yaptığı kıyafet dizaynlarının onun şiirlerinden daha çok para edeceğini iddia ediyor. Fanny'nin, dizaynında sıcak renkleri tercih ettiği kıyafetleri İngilizlerin soğuk tonları arasında kolaylıkla fark edilebiliyor ve bu durum Fanny'yi filmin odağına almamıza yardımcı oluyor.

Keats'in kırılgan kişiliğine karşın, erkek dünyasının iki farklı yansımasını vurgulamak adına Charles Brown filmde ön plana çıkartılmış. Fanny'ye aşık olan; ancak ona karşı zorlayıcı ve aşağılayıcı tavırlar içine giren Brown'ın filmdeki önemi de merkezdeki karakter Fanny olduğu için artıyor. Fanny'yi "yalnızca dikiş dikmeyi ve flört etmeyi bilen kadın" olarak betimleyen Brown sayesinde Fanny'nin bir kadın olarak önyargılara nasıl direndiğini görüyoruz. Bu da onun karakterini daha güçlü kılıyor. Aynı dönemde Keats "Kolay ölüme yarı aşık olduğunu" söyeleyen pesimitst bir tavır içinde. Onun bu kırılganlığında kardeşi Tom'u genç yaşta kaybetmesinin etkisi de büyük olsa gerek.


Bilimselliğe ve rasyonelliğe bir tepki olarak ortaya çıkan, ulus devletleri ortaya çıkaran, devrimleri tetikleyen romantizm akımının zirvesine ulaştığı dönem 18. y.y sonu ve 19 y.y. başıdır. Bu dönemde yaşayan şairlerden biri olan John Keats, bugün romantizm akımının İngiltere'deki önemli temsilcilerinden birisi olarak görülüyor. Jane Campion da 18. yüzyıldaki romantizm akımının ruhuna dokunmayı başarıyor ve zeitgeist'ı seyircisine hissettiriyor. 5 dakika önce tanışmışken bir anda biribirlerine aşık olan karakterlerin, daha doğrusu senaryoya aşk hikayesi katmak adına eklenen kadın karakterin etrafında şekillenen filmlerin çok ötesinde bir aşk tarifi yapıyor Bright Star. Kısa ömürleri ve canlılıklarıyla Keats'in, psyche'ın(ruh) simgesi olarak gördüğü kelebekleri Fanny'nin odasında uçuşurken gördüğümüz sahne de bunun canlı kanıtı.

Bahardaki renk cümbüşünden kışın keskin soğukluğuna, zıt duygular aynı keskinlikte fark ediliyor; çünkü filmin en büyük başrılarından birisi doğal aydınlatma ile duyguların yansıtılması. Bu doğal aydınlatmanın önemi aşılış ve kapanış sahnelerinde bir kat daha artıyor, zira Bright Star beyaz ile başlayıp beyaz ile biten bir film. Açılışta beyaz bir ipliği iğneden geçiren Fanny'i doğal güzelliğiyle görüyoruz; finalde ise sevgilisinin ölümünün ardından matem giysilerine bürünüp saçlarını keserek doğal güzelliğini öldürmeye çalışıyor ve karların içinde Bright Star şiirini tekrarlıyor. Beyazın doğallığı, bu aşktaki masumiyetin ön plana çıkmasında ve seyircinin yüreğinin burkulmasında oldukça etkili oluyor. Ve Parlak Yıldız, romantik dönemin kahramanlarına bir ağıt olarak ekrandan usulca kayıyor.

*Lizzie Francke, Guardian

Hiç yorum yok: