19 Şubat 2010 Cuma

Atlético Madrid 1 - 1 Galatasaray: İş Mabet'e kaldı.


Sezon başından beri ilk defa oyunu bu kadar geride kabul ettiğimiz bir maç gördük. Agüero'yu zorla da olsa, yer yer Servet, yer yer Neill bazen de Franco ile durdurmayı başardık. Geride bu kadar kalabalık olmamız Atlético'nun Barcelona maçındaki kadar etkili olmasını engelledi. Forlán'ın gününde olmayışı da yediğimiz tek golü Reyes'in duran topuyla sınırladı.

Maçtan sonra en çok gündeme gelen şeylerden biri Caner hadisesi. Çıkmasını onaylayan var onaylamayan var. Bu işin iki boyutu var aslında. Caner'in yaptığı hatalar ve Caner'in yerine giren Gio'nun ne yaptığı.

FM oynayanların başına da gelmiştir. Bir gol yersiniz, aşağıda oyuncunuzun yaptığı hatadan bahsedilir, oyuncunuzun ratingi 4.5'a düşer. Maç önemlidir, sinirlenirsiniz ve dakikaya bakmadan oyuncuyu çıkarırsınız. Değişikliği biraz buna benzetiyorum. Çünkü yaptığı faulden ziyade, faulden önceki top kaybını hangi mantıkla açıklayabiliriz bilemiyorum. Olacak iş değildi. Caner belki bir gol daha yedirirdi. Belki de atardı, böyle şeylerde kesin bir vargıya varmak çok boş bir iş oluyor. Ayrıca illa ki Rijkaard'ı değerlendireceksek bu değişiklik üzerinden, Gio'nun yine etkisiz olmasına rağmen gol yedirmemesi Caner'e oranla bir avantaj bana göre. O yüzden Rijkaard'ın yanlış bir hamle yaptığını düşünmüyorum.


Keita ilk yarıda ümitlerimizi iyice azalttı tutukluğuyla. Dakikalar geçtikçe kendine gelmeye başladı. Hakan Balta, Elano'dan sık sık gördüğümüz gibi, harika bir uzun topla Keita'yı gördü. Umarım hem Hakan'ın hem de Keita'nın sezonun geri kalanında kendine gelmesini sağlayan gol olur bu.

Franco'ya sezon başından beri giydiriyoruz. Ben de söylemişimdir göndersinler, Nonda kalsın diye. Dün yine kendisine gelen geri paslarda saçma sapan işlere meyletti. Taça yolladığı toplar, topa vururken kayıp düşmeler... Yüreğimiz ağzımızda izliyoruz. Franco'ya en sık yapılan eleştiri ise Taffarel gibi "maç kurtarmayışı". Neymiş efendim, Tafo Henry'nin kafa vuruşunu mucizevi şekilde kurtarmış, kupa öyle gelmiş. Ulan o Taffarel! Bu Franco! Saçma sapan işler yapmasın, yenilmeyecek golü yemesin yeter. Dün akşam maçı kurtarmasa da, yenilmeyecek golleri yemedi Franco. Fena değildi. Reyes'in frikiğinde biraz önde gibiydi sadece, orada bir hatası var bence. Simão'nun direkten dönen topunda da pozisyon alışı biraz sakattı sanki. Ama iyiydi iyi. :)


Gelelim son iki maçın ODUN'una! Ulan sen belamısın? Sigara üstüne sigara yaktırıyorsun adama. Rakibin arkasına geçip saklanmak ne demek? Saklanacak adam olmayınca sağını solunu işaret edip top istememek ne demek? Kendine güvenemiyorsan geç otur 2-3 hafta dinlen ulan! Ceza sahası dışında hamal, ceza sahası içinde manav gibisin! Hamal ve manavları tenzih ederim.

O top havada kalmayacak yere inecek, ne diye zıplayıp kafanı topa çarptırmaya çalışırsın? Bak çarptırma diyorum, kaleye bakıp kafayla "kalenin şurasına vurayım", falan da demiyor adam!

Burada bırakayım hadi. Az hayrını görmedik Sarp'ın. İyi Galatasaraylıdır hem de... Ama alışkın değil bu kadar maç oynamaya. Biraz dinlense, kendine gelse fena olmaz gibi geliyor.

Özet olarak bu maç orta saha sıkıntısının tekrar, yine, yeniden bize kendisini gösterdiği bir maç oldu. Quique'nin dediği gibi şanslar 50-50. Bu işin İstanbul ayağı da çok zorlu olacak.

Elano, Frank ve Johan için de artık bir şey söylemiyorum. Aslan parçaları sizi. Aşmışsınız artık bazı şeyleri, ben ne diyeyim size? Elano gibi bir adam daha olsa şu takımda, birazcık daha geride oynayanından, her şey çözülecek zaten.


Rijkaard'ın takımın sakatlık krizinin yanı sıra, Caner'in oyundan çıkarken tepki göstermesi gibi Lincolnvari krizleri de iyi yönettiğini düşünüyorum. Ayrıca sakatlanmayan bir oyuncuyu daha 35. dk'da direk çıkararak sık görmediğimiz "şok"ları takıma da iyi uyguladığını gösterdi gerektiğinde. Dün akşam çok etkili bir "şok" etkisi göremedik, orası ayrı. Ama tuttuğu günler de olacak.

Ayrıca kendisinin saçları da Barcelona günlerine dönüş sinyali vermiş, yüzü bir rahatlamış, gençleşmiş. Antalya yaramış kendisine. Yarasın aslan parçasına! Arkandayız sonuna kadar. Başımızdan eksik olmayasın :)

Neeskens abim! Sen ne mübarek bir insanmışsın ki bu Neill'ı aldırmışsın! Neill için söylediklerimin yarısını geri aldım. Diğer yarısını ileride göreceğiz. Ama Kayseri maçından başlayarak harika bir performansı var. Aman nazar değmesin.

Şimdi takımı çok zor bir hafta bekliyor. İki maçtan da zaferle çıkmak imkansız olmasa da, çok uç bir beklenti olur bence. Takımın Baros gibi büyük bir eksiği, Mustafa Sarp gibi daha büyük bir gediği var. Olası başarısızlıkların takımı karıştırmamasını umuyorum, ama kimlerin kimi karıştıracağını da şimdiden biliyoruz. Rijkaard kovalasın sizi.

2 yorum:

Yaz Helvası dedi ki...

Öncelikle teşekkürler abi güzel bir maç yazısı olmuş, izninle ben de senin başlığın altında bir iki kelam edeyim.

"Ben demiştim" ile başlayan cümleler kurmak için ikinci maçı bekliyorum; ama herhalde bu işlerin PES'e benzemediğini, Agüero'nun 50 metre top sürüp 8 defans oyuncusu geçemediğini söylemekte haklı olduğum görülmüştür. Futbol temel olarak bir alan paylaşım oyunu ve A.Madrid bu konuda vasat(Ujfalusi'yi çıkarırsak kötü) bir takım, toplu olarak hücumda ve defansta organize olamıyorlar, hatta toplu olarak pek bir şey yapamıyorlar desek daha doğru olacak. Galatasaray'ın ise dün 4-5 kişi ile başlattığı hücumlarda kolayca pozisyon yakalayabildiğini gördük, ki bu da oyuncuların tekil kalitesi kadar,hatta belki de daha önemli bir kalite göstergesi.

Bunun dışında gözlemlediğim diğer notları ekleyeyim:

G.Saray orta sahada Elano'nun yerine Arda'yı kullanarak ikinci bölgeyi dribbling ile geçerse, A.Madrid'e karşı daha da çok pozisyon bulur diye düşünüyorum, ama o zaman forvette kim olur onu bilemem.

Neill defansta önemli katkı veriyor ve oyun bilgisinin bizim defansların üstünde olduğu kesin, yalnız soğukkanlılık mı bilmem ama top kullanımında bazen çok riskli hareketleri var. Dün Leo Franco'ya havadan öyle bir geri pas verdi ki, ben kaleci olsam (takım da 3-0 önde olsa) ibret olsun diye o topa dokunmam ve golü yerim.

moist dedi ki...

Abi emin değilim ama sanki o geri pası Elano attı ya. İlk yarıda, maçın başlarıydı di mi? Emin olamadım ama aklımda öyle kalmış.

Arda konusunda ben de aynen öyle düşünüyorum. Neill Arda Elano'yu denemek lazım bence orta üçlüde. İleride de Türkiye için Jô, rövanşta ne kadar delirtse de, Gio.

Bu arada Baros dönüyor diyorlar. Lugano gibi olmaz inşallah.