23 Şubat 2010 Salı

Eski Açık Bir Başkadır...


Sene 2002. Mart ayı yaklaşıyor, Özhan Canaydın adaylığını açıklıyor. En büyük vaadi ise Fatih Terim.

Çocuk aklımızla inandırmışız kendimizi, takım oynamıyor diye. Elde Horvath, Bülent Akın, Faruk Atalay, Victoria var, Lucescu ne yapsın! Yatıp kalkıp dua etmemiz gerekiyormuş meğer. Ama biz Fatih Terim geliyor diye aldık gazı bir kere.

Sezonun ilk yarısındaki 5-0'lık Bursa yenilgisi, ikinci yarıda Roma'da yediğimiz dayak, Güntekin Onay'ın "Galatasaraylı futbolcular Roma Olimpiyat Stadı'nda polis dövüyor" sözleri, Jardel'in gidişiyle takıma kamyonla gelen, nerden geldiği, neden geldiği, ne işe yaradığı, daha sonra nereye gittiği belli olmayan bir yığın yabancı...

Ama o sezondan bize kalan, hiç unutmayacağımız şey, aldığımız üçüncü yıldızdı. Yanılmıyorsam Yozgat maçıydı sezonun son maçı. 5-0 bitmişti. Niculescu, Arif ve Perez atmıştı golleri.

Başımıza gelecekleri bir sene önceden sezmiş gibi, tüm Fatih Terim heyecanına ve şampiyonluk coşkusuna karşın, Eski Açık'ta bir burukluk vardı Lucescu önünü ilikleyip bize doğru yürürken. "I Love You Luce" diye başladık bağırmaya üçüncü yıldızın kıvılcımları üzerimize saçılırken. "Köpekler istedi diye atlar ölmez" sözüyle bize öğretmeye başlayan, ayrılışıyla da -acı da olsa- dersler çıkardığımız, Türkiye'nin son zamanlarda gördüğü en beyefendi adama, Anakin'i "öldüren" Darth Vader misali, Adanalı Fatih'i yokeden Sinyor Terim için veda ediyorduk.

2002 Mayıs'ından sonra da Eski Açık'la aramıza bir dönem Olimpiyat Stadı, zaman zaman da Biletix gişesindeki ızbandut karaborsacılar girdi. Olimpiyat Stadı'ndan abimle aldığımız kombine herhalde yediğimiz en büyük kazıktır. Sonraki şampiyonlukları, önemli maçları da hep Yeni Açık'tan takip ettim Mabet'e döndükten sonra.

Perşembe günü 8 sene sonra geri dönüyoruz Eski Açık, şükür kavuşturana!

Hiç yorum yok: