11 Şubat 2010 Perşembe

Santrfora Gelene Kadar...



Türkiye Kupası'nın, şampiyonluğun kaçması durumunda teknik ekibe ve yönetime yönelecek saçma sapan eleştirilerin azalmasında önemli bir rolü olabilirdi. Ki bence şampiyonluk kaçacak. Muhtemelen ligde ikinci olacağız ve At.Madrid'e de eleneceğiz.

Çok iyi yönetilmesi gereken krizler bekliyor takımı birkaç ay içerisinde. Ama bu krizlerin kaynağı kulüp dışındaki Galatasaray düşmanları olacak, o çok net. Çok araba hediye edilir bu mayıs ayında.

Dünkü maçtan not edilecek birçok şey var. Kısa kısa bahsederek uzatmamaya çalışacağım.

Kayserispor maçını izleme fırsatım olmadı malesef. Neill adına o maçta durumlar nasıldı bilemiyorum ama dün akşam enfes oynadı. Her hareketi alkış aldı tribünden ve bunu haketti de. Pasları Servet'inkiler gibi şişirme değil kısaydı. Birçok pozisyonda harika top sakladı. İleri çıkışlarda adam çalımladı. Orta sahaya kadar gelip top taşıdı. Hava topu aldı, şutların önüne atladı... Gerçekten dört dörtlük bir oyun çıkardı. Ama istikrarını görmek lazım Neill hakkında kesin bir yargıya varmadan önce.

Yenilen ikinci golde ofsaytı bozan isim de Neill, ama goldeki hatanın en büyüğü, kendini kaleyle Necati arasına değil de Necati'nin arkasına yerleştiren Mustafa Sarp'ın. Ne akla hizmet böyle bir şey yaptı bilemiyorum.

Mustafa'ya gelmişken... Mustafa Sarp Galatasaray'ın Türkiye Kupası'ndan elenmesinin tek sebebidir. İlk maçtaki berbat oyunu dün de devam etti. Pas vereceği zaman eli ayağına dolaşıyor. Pasların çoğu hatalı. Antalya kalesinden bir gol çıkardı. Yediğimiz ilk golde tuttuğu adamı kaçırdı -ki bunu hep yapıyor. İkinci golde Necati'nin önünü açtı boş kaleye vursun diye. Daha ne yapsın? Adamdaki teknik sıfırın altında. Keşke bir yabancı alınsaydı kendisinin yerine.

Buradan forvet tartışmalarına geçelim. Forvet olmadığı için sıkıntı çekildiği yönündeki görüşlere kesinlikle katılmıyorum. Arıza çok daha geride başlıyor: Sarp ve Topal'dan. Bu adamlarla bu işin yürümeyeceği çok açık. 3 gol atıp bir o kadar da pozisyona girdik. Kayserispor maçında da çok net pozisyonlar bulduk. Baros'un olması belki bunlardan bazılarını gole çevirmede etkili olurdu. Bu da büyük bir eksik ama Baros dönünce sancılar bitmeyecek. Orası kesin.

Elenmemize rağmen takım inanılmaz keyif verdi bana. Elano takımdaki çarkların dönmesindeki en büyük etken. Emre Çolak'ın attığı golde Arda'ya tek dokunuşuyla attığı göğüs pası adamın zekasının ne kadar üst düzey olduğunun bir kanıtı. Hastasıyız.



Emre Çolak ise Rijkaard ve Neeskens'in bize armağan ettiği ilk yıldız. Bence Arda'dan bile yüksek bir potansiyeli var. Adam geçebiliyor, isabetli orta yapıyor, şut çekiyor. Hagi'yi hatırlatan paslar atıyor... Küçük bir Hagi'miz oldu diyebilirim.

Golden sonra Rijkaard'a sarılması da başımızdaki Hollandalı'ların ne kadar mübarek insanlar olduğunun bir göstergesi. Bu adamların diğer eserleri için bkz. Sabri, Caner.

Keita ve Gio'ya gelince, dün gerçekten berbattılar. Keita'nın form düşüklüğündeki sebebi bilemiyorum. Ama Gio'nun zamana ihtiyacı var. Elano'nun ilk maçlarını da göz önünde bulunduracak olursak Gio'nun notunu hemen vermek büyük haksızlık olur. Ama zaten yarım sezonluk kiralık kontratının alışma dönemiyle geçeceğini de düşünürsek bize hiçbir şey kazandırmadan İngiltere'ye dönmesi de olası.

Hiç yorum yok: