6 Şubat 2010 Cumartesi

Beşiktaş 4-1 Gençlerbirliği: Yeni bir Umut


Geçtiğimiz haftasonu yapılan kongrede bütün Beşiktaşlılar olarak "Sith'in İntikamı"nı izledikten sonra, onarılması pek mümkün olmayan hayal kırıklıklarıyla izlemeye koyulduk Beşiktaş - Gençlerbirliği maçını. Kaç sezondur tribünden gelen feryadı kongrenin dinlemeye niyeti olmadığını gördükten sonra bu maçın başına oturmak zor oldu açıkçası. Eğer atılan dört golde de benim gibi sevinmekte terddüt edenler olduysa sebebi budur.

Artık gözyaşlarına boğulduğumuz üçüncü bölümü izlemeyi bırakıp takıma dönmekten başka yapılacak fazla bir şey yok. Nasıl ülkeyi yönetmeye muktedir olduğuna inanmadığınız bir kişi başbakan seçilince memleketi bırakmak mümkün olmuyorsa, tüpçü yeniden başkan olunca da Beşiktaş'ı bırakmak mümkün olmuyor. Demirören de kongredeki danışıklı dövüşü kazandı diye de kendini meşru bir başkan sanmasın, taraftarın gözünde o hesapçı kitlenin oylarının zerre kadar önemi yok.


Sözüm ona maçı yazmaya başladım; ama yaranın tazeliği dikkatimi toplamama mani oluyor. Hem de Beşiktaş sezonun başından bu yana en çok gol attığı maçı izlemiş olmama rağmen. Holosko'nun dönüşüne, Tabata'nın gayretine, Yusuf'un dahi oynamaya niyeti olmasına rağmen. Kongre'de alınan ağır mağlubiyetin ardından dün Beşiktaş için yeni bir sezonun başladığını düşünebiliriz; ancak liderin 8 puan gerisinde ve 15 maç kala başlanıyor bu sezona.

İçine düştüğü buhrandan kurtulmak adına yeni bir Jedi'ın gelmesi için, yani "yeni bir umut" beslemek için oyuncuların bu maçtaki gibi iyi performanslar göstrermesini bekleyen taraftarlar serinin yeni filmlerini, biraz umutsuzca da olsa, merakla bekliyor. Bu arada serinin önceki bölümlerinde de rol alan; ancak yaşından ötürü artık yorulmaya başlayan "yoda"mız Mustafa Denizli'ye de buradan geçmiş olsun diyelim. Genç Jedi'ların doğuşu için onun öğütlerine çok ihtiyacımız var, o olmadan bu kavgadan galip ayrılamayız.

Hiç yorum yok: