
Pazar günlerindeki ruh halimden bahsetmiştim. Öğle sonrası, huzurla geçireceğiniz son tatil saatlerinin habercisi olur. Üzerinize bir miskinlik çöker. Bu miskinliği üzerinizden atmanın hiçbir yolu yoktur. Bu miskinlikten keyif almayı öğrenmeniz gerekir bir şekilde.
Bu kötü hissin çocukluktan gelen bir pazartesi sendromundan kaynaklandığını, ta o zamanlardan zihnime yerleştiğini düşünüyorum. Ama o kadar derinlere kök salmış ki zamanla; bunun işe veya okula gitmeye üşenmekten çok daha öte bir şey olduğunu hissediyorum. Pazar günleri sanki etrafımdaki her şey sessizleşiyor. Sanki kıyamet kopmuş, herkes gitmiş ve gün doğarken bir tek ben kalmışım. Hele bir de kapalı bir hava ve yağmur varsa değmeyin keyfime...
Pazar şarkıları işte tam bu noktada giriyor devreye. O yalnızlık ve sessizlik hissini huzurlu dakikalara dönüştürebilmem için hayaller kurmamı sağlıyor.

Mesela Havana sokaklarında, gün batımına dakikalar kala, aylak aylak yürümek. Belki elimde nefis bir puro. Kulaklarımda Ibrahim Ferrer'in samimi sesiyle hayat bulan bir Buena Vista Social Club şarkısı.

Veya Santorini'de, dünyada görebileceğiniz sayılı gün batımı manzaralarından biri eşliğinde, buz gibi bir bira yudumlamak. Hiçbir şey düşünmeden, sadece güneşi ve denizin sakin kıpırtıları üzerinden size uzanan o ışıltılı koridoru seyretmek.

Ya da en güzeli, benim için mutluluk ve huzur timsali olan bir yerde, Café del Mar'da, dünyanın en yatıştırıcı müziği eşliğinde rengarenk bir kokteyl içmek. Ve bunu yaparken İbiza cennetine sığınmış yüzlerce insanla, aynı sahilde, İbiza'nın en huzurlu ve en güzel noktasında, aynı güneşin aynı yelkeni teğet geçişini, aynı sessizlikle izlemek. Kimsenin çıtını bile çıkarmadığı o sessizliği bozan tek şey, Café Del Mar'ın kendisiyken. Gün birazdan batacak. İnsanlar kısa bir süreliğine odalarına çekilip geceye hazırlanacak. Gece yarısına kadar aylak aylak dolanıp ucuz bira arayacaklar. Ve sonra o günün gece klubüne doğru akın edecekler. Binlerce kişi, aynı devasa mekanda. Alkolle tatlı tatlı dönen başım ve sanki gök mavisi bir açıklığa erişmiş gibi ferahlayan ruhum, sıkıntı nedir, bilmeyecek. Etrafımdaki herşey olağanca kuvvetiyle bağıracak, sanki gün batarken herkes yeni bir dünyaya gelmiş, hep beraberiz. Yağmurlu bir pazar gününe o kadar zıt ki... Saatler süren, huzur veren bir kaos. Ta ki Café Del Mar'da uğurladığımız güneş, bizi odamıza uğurlayana kadar. Bir sonraki nöbet değişimi yine gün batımında, yine Café del Mar'da.
Evet, bu pazarın müziği Café del Mar'dan olmalı. Balear Adaları'nın simgesi olmuş sesi, yöresel ama bir o kadar da evrensel olmayı başarmış zaman içinde. 16 senedir devam eden derlemelerin bu en sonuncusu, dinlediğim anda beni sakinleştirebilecek bir etkiye sahip. 2 CD dolusu 32 şarkı ve hepsi o sahilde içmeyi hayal ettiğim kokteyl kadar yumuşak ve serin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder