Maçın öne çıkanları olarak iki güzel golü gösterebiliriz. Bobo'nun bu haftada da nasıl gol atılacağını iyi bilen bir santrafor olduğunu gördük. Maça konsantre olma ve gol vuruşlarında kendine güvenme sorunlarını aşabilse çok üst düzey bir santrafor olabilir; ancak bu kadarıyla bile takımın bir numaralı golcüsü olduğunu görmek zor değil. Kalabane'nin attığı gol de oldukça şık bir kafa vuruşuydu, sezon başından bu yana ilk defa Ferrari'nin Türkiye Ligi'ndeki bir kafa topu mücadelesinde ekarte edildiğini gördük, bu da golün değerini biraz daha arttırıyor.
Beşiktaş'ın mücadelesi ve kazanma isteğinin İstanbul'lu rakiplerinin hayli üzerinde olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim, ne yazık ki pozisyon üretmekteki sıkıntısı ve gol yollarındaki etkisizliği, bu isteğine karşın istenilen sonuçları almasını engelliyor. Takımın en önemli problemi ise bana göre Türk oyuncuların formsuzluğu. (11-6)+(18-11-2) gibi acayip bir Türk oyuncu denklemiyle oynanan Turkcell Süper Lig'de yerli oyuncularından (ki buna Brezilya'nın Jatei şehrini yurdum sınırları içinde sokan Nobre'yi de dahil edelim) belki de en az verim alan takım Beşiktaş. Nobre, Nihat, Yusuf ve Serdar Özkan formsuzluklarıya; Uğur, Ekrem, İbrahim Kaş gibi oyuncular da yetersizlikleriyle Beşiktaş'ın sorunlarına çözüm üretmekten aciz kalıyorlar. Bu hücum sorunlarının çözümü için taraftarın umut beslediği isimler ise Holosko ve Delgado; ancak onların dönüşüne karşın yukarıda yazılan denklem yüzünden çok fazla katkı gelmeyebilir. Türkiye Ligi'nde başarılı olmak için Beşiktaş'ın Türk hüviyetine sahip oyuncularının yorgun hallerinden sıyrılıp kendilerine gelmeleri gerekiyor. Muhtaç oldukları kudret, damarlarındaki asil kanda; muhtaç oldukları kuvvet de devre arasındaki yükleme kampında mevcuttur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder